Cumhuriyetin kurulduğu topraklarda, Afyondayız…

Gözden kaçırmayın

Turist Rehberleri Afyonkarahisar’ı KeşfedecekTurist Rehberleri Afyonkarahisar’ı Keşfedecek

  1. CUMHURİYETİN KURULDUĞU TOPRAKLARDAYIZ…
     

Cumhuriyetin kurulduğu topraklarda, Afyondayız…
Türkiye İnternet Gazetecileri Derneği TİGAD’ın düzenlediği, “Yeni nesil Gazetecilik Çalıştayı” için 145 gazeteci bir aradayız.
Çalıştayın ilk gününde, Türkiye’de, “Îletişim Bilimi”nin öncü ismi, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Alemdar, “Türkiye’de Digital Medyaya Geçiş Süreci ve digitalleşmenin gazetecilik üzerine etkileri”, Türkiye’nin en çok izlenen haber sitesi Haberler Com ve Son Haber Com’un Yönetim Kurulu Başkanı ve  Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Teymur, “Yapay Zeka ve Gazetecilikte Kullanımı ve çalışma prensipleri”, KRT Televizyonu Programcısı Elif Doğan Şentürk, “İhbar Hattı ve TV Gazeteciliği televizyon haberciliğinde ihbar hatlarının işlevselliği”, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel, “Geleneksel Medya’dan Digital Medyaya Geçiş ve yaşanan zorluklar”, İHA İstanbul Anadolu Yakası Bölge Müdürü Mustafa Biçer, “Ajans Haberciliği, ajans haberciliğinin digital medya ile entegrasyonu”, TE Bilişim  Genel Müdürü Osman Ekinci, “İnternet Medyasında SEO Uygulamaları”, Kanal D Haber Muhabiri İbrahim Konar, “TV Haber Muhabirliği, televizyon haberciliğinde sahada yaşanan zoruklar” ve Batman Sonsöz Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hatice Türkan,”Digital Medyada Etik Değerler” konularında yaptıkları konuşmalarla müthiş bir beyin fırtınası yapmamızı sağladılar.
Afyon’da, Belediye Başkanı Burcu Köksal’ın konuğuz.  
Çalıştayın Afyon’da gerçekleştirilmesi için büyük çaba ve emek harcayan TİGAD Afyon Temsilcisi gazeteci arkadaşımız Faruk Kılınç ev sahibimiz..
Kalabalık bir gurup Burcu Köksal’ı makamında ziyaret ediyoruz.
Bir dönem Türkiye’nin gündemine oturan eylemleri ve açıklamaları ile dikkat çeken Belediye Başkanı Burcu Köksal’ın başarılarla dolu siyasi bir geçmişi var. Tam 4 dönem Milletvekilliği, CHP TBMM gurup başkan vekilliği, ardından milletvekili iken belediye başkan adaylığı ve CHP’nin milletvekili bulunmayan iline belediye Başkanı seçilmesi..
Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçi, “Topuklu Efe” olarak ün salmış, Türkiye’nin gözdesi olmuştu. Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, Afyonluların “Kalbine” yer etmiş. Konuştuğumuz, sohbet ettiğimiz her düşünceden, her siyasi görüşten insanın kalbinde Burcu Köksal var..
Kararlı, cesur, gözünü budaktan sakınmayan, yürekli, sert mizaçlı görünse de yüreği yufka, sürekli halkın içinde, cadde de, sokakta halkla bir arada, çoluk- çocuk demeden herkesi kucaklayan ilginç bir karakter.
Dimdik ve karalı duruşu ile insanları hemen etkileyen, “Yüz Okuma” yapsanız, “Bu kadına güvenebilirim. Riya ve yalan söylemez” dedirtecek kadar yakın, samimi ve sıcak..
İnsana güven veriyor.
Afyonlu, Burcu Köksal’ı o kadar bağrına basmış ki, tam 73 yıl sonra Afyon’da CHP Yerel seçimleri kazanmış ve belediye de iktidar olmuş, bunun yanında Afyon’un ilk kadın belediye başkanı olarak adını tarihe yazdırmış.,
Afyon’da herkes O’ndan söz ederken, “Afyon’un Topuklu Efesi” dese de, ben daha çok “Cesur Yürek”, “Çelik Yürekli Kadın” ya da “Çelik Bilek Başkan” sözcüklerinin daha da yakışacağını düşünüyorum.
Afyon, küçük ama şirin bir şehir..
Tarihi, Turistik değerleri, gastronomisi, kültürü, kaplıcaları ile sıcacık…
Ve, insanları da bir o kadar sıcak ve cana yakın.
Unesco tarafından değerleri koruma altına alınmış, “Kurutuluş Savaşımızın” simge kenti.
Kocatepe’den başlayan ve düşmanı Ege’nin serin sularına döken büyük taarruzun başlangıç noktası Afyonkarahisar..
Cumhuriyetimizin kurulduğu topraklar burası..
Şehitlerimizin kanları ile sulanmış kutsal topraklar üzerindeyiz.
Ne zaman Afyon’a yolum düşse, ne zaman Afyon’dan geçsem aklıma hep Nazım Hikmet’in “Kurtuluş Savaşı Destanı” gelir..

Afyon Ovası’nda dolaşırken, o zor ve mücadele dolu günleri, Atatürk’ü ve bize bu aziz vatanı, bu kutsal toprakları emanet eden dedelerimizi bir kez daha yüreğimde yaşıyorum..
Hele hele, şu diziler aklıma geldikçe, Kocatepe’den başlayan o günleri ben yaşamışçasına tarihin derinliklerine dalar, binlerce şehidimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğilip, göz yaşlarımın ırmak olup akmasına izin veririm
…….   
Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman  hiçbir menzile erişmeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti.
Ayın altında öküzler başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi ufacık, kısacıktılar ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan toprak, toprak ve topraktı.
Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek bakıyorlardı ayın altında geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız :
korkunç ve mübarek elleri,
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve karasabana koşulan
ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar,
bizim kadınlarımız şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başaklı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.
 ………..
Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır, ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır.
Gündüz güneşin, gece yıldızların altında kayalardır.
Ve şimdi gece olduğu için ve dünya karanlıkta daha bizim, daha yakın, daha küçük kaldığı için ve bu vakitlerde topraktan ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe'den dünyanın en yıldızlı karanlığını.


Düşman üç saatlik yerdedir
ve Hıdırlık-tepesi olmasa
Afyonkarahisar şehrinin ışıkları gözükecek.
Kuzeydoğuda Güzelim-dağları
ve dağlarda tek  tek ateşler yanıyor.
Ovada Akarçay bir pırıltı halinde
ve şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde şimdi yalnız suların yaptığı bir yolculuk var
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saatı sordu.
Paşalar : «Üç,» dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den afyon Ovası'na atlayacaktı.
……………………………….
Çiğiltepe Fatihi Albay Reşat’ın acı hikayesini hatırlıyor musunuz?
Büyük Taarruz’un efsanelerinden Albay Reşat, savaşın en stratejik tepelerinden birisi olan Çigiltepe komutanıdır.  
Çetin bir düşman direnişi ile karşılaşır. Albay Reşat, Mustafa Kemal ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında, tepenin gün içinde ele geçireleceği sözünü verir.

Ancak, direniş kırılamaz ve Mustafa Kemal ikinci kez telefonla arar ve Albay Reşat, “Tepe yarım saat içinde alınacaktır” sözü vererek telefonu kapatır. Albay Reşat, ne yazık ki verdiği sözü tutamaz.

Kader ağlarını örmüştür. Albay, Reşat ATA’ya verdiği sözü tutamayacağı endişesi ile silahını kafasına dayayıp intihar eder.
Albay’ın son kurşunu sıkmasının ardından Mustafa Kemal’in askerleri Albay Reşat’ın sözünü yerine getirir ve düşmanı Çiğiltepe’den söküp atar.
Atatürk, bu onurlu komutanını kaybetmekten derin üzüntü duyar. Anısını yaşatmak içinde, soyadını “Çiğiltepe” koyar. Bugün, Çiğiltepe’nin en tepesinde Afyon Ovası’na doğru bakan muhteşem bir anıt var. İzmir’e giderken, “Çiğiltepe” levhasını gördüğünüzde sağa dönün, birkaç kilometre sonra karşınıza o dev anıt çıkacak. Ben, bu abide anıt önünde saygıyla eğilip Reşat Albay’a selam verdim. Büyük huzur duydum..
Afyon’a yolunuz düşerse, Zafer Anıtı’nı, Zafer Müzesi’ni, Büyük Taarruz Şehitliği, İstiklal Tanıtım Müzesi, Tınaz Tepe, Kocatepe, Çiğiltepe, Dumlupınar, Zafer Tepesi,  Afyonkarahisar Müzesi, Kocatepe Üniversitesi GSF Müzik Aletleri Müzesi’, Cumhuriyet Sucukları tarafından kurulmuş, “Sucuk Müzesi”, Ayazini, Gazlı Göl gibi merkezleri mutlaka görmelisiniz. Frig Yolu’nda yürümeli ve binlerce yıl geriye gidip Friglerle tanışmalısınız.
Kaplıcalar Diyarı Afyonkarahisar’ın ünlü kaplıcalarında “Şifa” bulmalısınız..
Şehrin en işlek noktası Zafer Meydanı’nda bir akşam yürüyüşü yapabilir. Koruma altına alınmış tarihi evlerin yer aldığı Çarşı İçi’ni gezebilir, Uzun Çarşı’da alış- veriş yapıp, şehrin merkezinde yer alan yüksek tepe üzerine kurulmuş Afyon Kalesi’ne tırmanabilirsiniz.. Caddenin hemen arkasında yer alan tarihi İmaret Camii ve Hamamı dimdik ayakta duruyor.
Hepsini tek tek dolaşma fırsatım oldu. Saygıdeğer hocam Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ile birlikte bir süre çarşı içinde dolaştık, restore edilmiş ve tamamen korunmuş eski mahallelerde dolaşırken; tarihi evleri hayranlıkla izledik. Afyon Kalesi’ne çıkmak için dar sokakları aşıp, dik yamaçlara tırmanmaya çalıştık. Yolun tam ortasına gelmişken, karşımıza çıkan bir kafeterya da çay molası verdik. Şehri en tepeden saatlerce doyumsuzca izledik ve Afyon Ovası’nın derinliklerinde uzun bir yolculuk yaptık. Sohbet uzayıp gidince gün batımını fark etmedik bile. Ve, o gizemli dar sokakların, renga renk boyanmış eski evlerin arasından, çarşı içinden geçip yeniden Zafer Meydanı’ndayız.
Afyon’un tadı doyumsuz lokum, tahin ve helvalarını yine Zafer Meydanı çevresinde bulunan satış noktalarında tadıp satın alabilir, dostlarınıza hediyeler alabilirsiniz.
Afyon’un mutlaka gezilmesi gereken turistik merkezleri arasında bulunan Yedikapılar Manastırı, Sultan Divani Mevlevihanesi, Döğer Kervansaray’ı, Göynüş Vadisi Ören Yeri, İşcehisar Peribacaları‘nı da unutmayınız.
……………
Afyon ziyaretimiz, mesleki bir etkinlik olmanın ötesinde, çevremizi, insanları, ülkemizin tarihi ve turistik değerlerini tanımamızı sağlayan kültürel ağırlıklı bir seyahat oldu. Kişisel olarak bana her açıdan büyük katkılar sağladığı inancındayım.
En az 4 müze gezme fırsatım oldu.
Özellikle, Sucuk- Pastırma Müzesi’ni gezerken bir Kayserili olarak duyduğum üzüntüyü burada dile getirmeliyim.
Yıllardır,” Sucuk- Pastırma hangi kentin ürünüdür” diye tartışıp dururuz. Biz, “Sucuk-Pastırma’nın ana vatanı Kayseridir” der geri çekilir, kibirlenir dururuz.
Bir araştırmacı Kayseri’ye gelse, sucuk- pastırma üzerine bir araştırma yapmaya kalksa, eline bir tek belge bile veremeyiz. Laf ola hikayeler anlatır dururuz.

Bu konu da bir tek kitap bile yazılmamıştır.

 Evet, sucuk pastırma nasıl yapılır bir şeyler karalanmış ama ne tarihini, ne de kökenini bilimsel bir şekilde ortaya koyamamışız.
Burada, başta Ticaret Borsası ve Ticaret Odası gibi kuruluşlar olmak üzere, hiç kimse üzerine düşen görevi yapmamıştır.
Pastırma ve Sucuğun ana vatanının Kayseri olduğunu belgeleyecek bir tek eser, bir tek delil- belge ortaya konulmamış. Sık sık eleştirdiğimiz Afyon, bu konuda çok önemli çalışmalar yapmış ve belgelere dayanan önemli merkezler oluşturmuş. “Sucuk Müzesi”, bu konuda atılmış en önemli adımlardan, en önemli çalışmalardan birisi olarak karşınıza çıkıyor.  

Müze, sucuk ve pastırmanın merkezinin Afyon olduğunu belgeleyen ve gelecek kuşaklara ulaştıracak, belge ve görsellere dayanan önemli bir merkez. 
Gıda Tarihi üzerine araştırmalar yapan bir bilim insanı, sucuk- pastırma üzerine bir çalışma yapacak olsa, Kayseri’den bir tek belge elde edemez,

Afyon’dan, istediği kadar belge bulur ve bilgiye ulaşır. Sadece, kurulmuş olan bu müze bile, Afyon Sucuğu hakkında bilgi edinmeniz için yeterlidir.
Kayseri, ne kadar CE işareti alırsa alsın, “Sucuk Müzesi” kadar tarihçilere ve araştırmacılara yol gösteremez.
……………….
İlginç bir başka müze.
Kocatepe Üniversitesi Necdet Sezer kampüsü Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde kurulan “Müzik Aletleri Müzesi”..
 
Mutlaka görülmesi gereken bir müze. Tarihin bilinen ilk çağlarından günümüze ne kadar müzik aleti varsa, çoğu orijinal olmak üzere yüzlerce müzik aleti- enstrüman burada sergileniyor. Modern teknoloji ile desteklenen müzede, her enstrümanın önüde bir barkot var. Okutuyorsunuz, hayatınızda belki de ilk kez gördüğünüz bir aletin sesini, bir müzik parçasının seslendirilmiş halini dinleyebiliyorsunuz.
Çok çok ilginç bir müze..
Hemen herkesin, hele hele müzikle uğraşan ve müziğe yeteneği olan, müzik eğitimi alan kim varsa herkesin görmesi ve izlemesi gereken bir nokta burası.

Böylesine ilginç bir müze dünyanın neresinde, hangi ülke de var hiç bilemiyorum. Var mıdır acaba?          ……………
Ya, Yumurta Müzesi?
Duydunuz mu?
Afyon, Türkiye’nin en önemli yumurta üretim merkezlerinden birisi. Yumurta fiyatlarını belirleyen borsa bile Afyon’da..
Afyonlular, Yumurta konusunda da hassas davranarak gelişmiş yönlerini daha da öne çıkarmak amacıyla muhteşem bir müze kurmuşlar.
Türkiye’nin ilk Yumurta Sanatları Merkezi olan bu müze de, hem farklı türlerden hayvanların yumurtaları hem de sanat eseri haline getirilmiş yumurtalar sergileniyor. Bu Müze, Afyon’unda önemli bir sektör haline gelen yumurta üretimi ve yumurtanın tanıtım merkezi olarak ta dikkat çekiyor. Türkiye’nin 22 şehrindeki 37 üreticiden, 240 farklı ırktan yumurtaları ve 9 şehirden 10 yumurta eserleri ustasının da sanatları ile ilgili eserleri burada sergileniyor. Sanat eserine dönüşmüş 100 civarında yumurta ile köpek balığından caretta carettaya, yılandan çekirgeye kadar vahşi yaşamdan bir çok hayvanın yumurtası ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor.

Yumurta Merkezi, Afyon’un en önemli cazibe noktalarından birisi..
Sırada, Frig Vadisi gezisi ve Ayazini köyü var..
Frig Vadisi,son yıllardan en gözde turizm merkezlerinden birisi haline gelmiş. Vadisi içerisinde yer alan 3 bin yıllık tarihe sahip Ayazini Köyü, tarihe ışık tutan uygarlıkların merkezi olmuş. Ayazini, günümzde halen bir yaşam alanı olarak kullanılıyor.  Frig Vadisi içerisinde kaya mezarlar, kliseler, kaya yerleşim yerleri bulunuyor.
Frig Vadisi ve Ayazini köyü’nde 2020 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmış. Dönemin Valisi Gökmen Çiçek, bölgenin turizme kazandırılması, yerli ve yabancı turistlerin ziyaret noktası haline gelmesi için kolları sıvamış ve bugünkü kimliğine kavuşturmuş.
Halen Kayseri Valisi olarak görev yapan Gökmen Çiçek, Ayazini köylülerinin sevgilisi olmuş. Köylüler, turizm sayesinde zenginleşmiş, bölge kalkınmış. Restore edilen evler alış veriş merkezlerine kafeterya ve dinlenme tesislerine dönüşmüş. Böylece, Ayazini köyünün yoksul halkı turizmle iç içe geçmiş, yepyeni iş olanakları ile gelir düzeylerini kat be kat artırmış.
Dünya’nın ilk çok katlı apartmanı Ayazini Köyü’nrde yer alıyor. Kayadan oyma ve 7 katlı, bir birine geçmeli “Mağara Apartman” en fazla ziyaretçi çeken noktalardan birisi. Frig Vadisi, Kapadokya’yı hatırlatan görüntüsü ile tam bir çekim noktası.
Frig Vadisi, doğa sporları ve treaking yapanlar için bulunmaz bir yer. Tarih ve Doğa ile kucak kucağa bir tatil yapmak isterseniz, Frig Vadisi ve Ayazini Köyü’nü lütfen not edin.
Frig Vadisi, Afyon merkeze yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta. Önce Gazlıgöl ve daha sonra Ayazini.
Gazlıgöl, bölgenin en önemli termal merkezi. Bu nedenle, turistik kaplıcaların- otellerin büyük bölümü bu bölge de toplanmış.
……………….
Kar yağışı nedeniyle Kocatepe’ye çıkamıyoruz.
Yıllar önce Şuhut’tan gece başlayan ve sabaha kadar süren bir yürüyüşünün ardından, güneş doğarken on binlerce üniversite öğrencisi ile birlikte Kocatepe’ye tırmandığımız günü hiç unutamam.  
Ağustos Ayı’nın son günleri idi. Büyük Taarruz’un başladığı günler. Sayıları binleri aşan üniversite öğrencisi, “Büyük Yürüyüş” için Afyon’da toplanmış, Şuhut’ta yapılan törenleri büyük bir heyecan içinde izlemiş, marşlar eşliğinde Kocatepe tırmanmak için yürüyüş başlatmıştık. Gençlik Marşı, İzmir Marşı, Harbiye Marşı, ne kadar bildiğimiz marş varsa, hep bir ağızdan söyleyerdek alaca karanlıkta onlarca kilometre uzunluktan oluşan bir insan seli ile Kocatepe’ye tırmanmış ve Kocatepe Anıtı önünde İstiklal Marşımızı tek bir ağızdan söylemiş, Ata’nın ve şehitlerimizin manevi huzurunda saygıyla eğilmiştik.
O gün yaşadığım duyguları bugün yine yaşıyorum.
Çanakkale, şahlı tarihimizin sayfalarında ne kadar önemli,  bizleri ne kadar gururlandırıyorsa, Büyük Taarruz’da Cumhuriyet Tarihimizin şanlı sayfalarını süsleyen “En Büyük Zafer” olarak yaşatılmalıdır.
Afyon, Kocatepe’den başlayan ve İzmir’e uzanan büyük zaferi, o zor günleri genç kuşaklara aktarmak ve anlatmak için vakit geçirmeden kolları sıvamalı, her Ağustos Ayı’nda, Türkiye’nin dört bir yanından gelecek olan gençleri kucaklayıp Kocatepe’den, Zafer Tepe’ye, oradan Çiğiltepe’ye çıkarmalı, onlara tarihimizi ve cumhuriyetimizin kuruluş hikayesini üzerine basa basa anlatmalıyız.
Bugünlerde; buna, çok ama çok ihtiyacımız var.