TBMM DEPREM ARAŞTIRMA KOMİSYONU
TBMM DEPREM ARAŞTIRMA KOMİSYONU
“Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Sonuçlarının Bütün Yönleriyle Araştırılması, Depreme Dirençli Yapı Stokunun Oluşturulması ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Etkinliğinin Artırılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu”
Prof. Dr. Veysel EROĞLU – 14.03.2023
6 Şubat 2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan ve sabaha karşı 04.17’de meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki deprem ile aynı gün takriben 9 saat sonra Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde vuku bulan
7,6 büyüklüğündeki deprem, ülkemizi ve hatta bütün Dünya’yı derinden sarsmıştır.
Maalesef depremde 47.975 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
115.000 civarında vatandaşımız da yaralı olarak kurtarılmıştır.
Depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize baş sağlığı ve sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.
Deprem, 11 ilimizi birden etkilemiş olması dolayısıyla afetin boyutu da çok büyük olmuştur. Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Adana, Diyarbakır ve Elazığ illerimiz depremlerden etkilenmiştir.
Depremin gerçekleştiği derinliğe baktığımızda Kahramanmaraş depreminin yerin 7 km altında meydana gelmiştir. 2011 Japonya depremi 30 km derinlikte ve 1960 Şili depremi 33 km derinlikte gerçekleşmişti.
Fay kırılma uzunluğu itibariyle Kahramanmaraş depremi, meydana gelen bütün depremlerden en uzun faya sahiptir.
Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremde kırılan fay uzunluğu 500 km iken 1906 yılında Kaliforniya’da meydana gelen depremde kırılan fayın uzunluğu 400 km ve 1906 yılında Çin’de meydana gelen depremde kırılan fayın uzunluğu 300 km civarındaydı.
Kahramanmaraş depreminden bölgede yaşayan takriben 14 milyon vatandaşımız doğrudan etkilenmiştir. 14 milyon nüfus çok büyük bir nüfustur. Belçika, Yunanistan, Portekiz ve Azerbaycan gibi bazı ülkelerin nüfusundan daha fazla nüfus depremden etkilenmiştir.
Meydana gelen bu deprem, 108.812 km2 alanı doğrudan etkilemiştir. Bu büyüklükte bir alan Hollanda, İsviçre, Avusturya, Güney Kore ve Bulgaristan gibi bazı ülkelerin yüz ölçümünden daha büyüktür.
Bütün bu mukayeseli rakamlara baktığımızda afetin boyutunun ne kadar büyük olduğunu sizler de takdir edersiniz.
6 Şubat tarihindeki büyük depremden sonra büyüklüğü 6,6’ya kadar çıkan
17.000 civarında artçı depremler meydana gelmiş ve gelmeye de devam etmektedir.
Deprem, bölgesindeki illerin 62 ilçesinde ve 10.190 köyünde çok ciddi yıkıma sebep olmuştur. Bölgede artçı depremlerin hâlâ devam etmekte olup bu depremlerde ağır hasarlı binaların zaman zaman yıkıldığı görülmektedir.
Ülkemizin tamamını etkileyen bu depremlerin bütün yönleriyle araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için yüce meclisimizde bir araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmiştir.
Bütün siyasi partilerin ortak kararıyla;
“Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Sonuçlarının Bütün Yönleriyle Araştırılması, Depreme Dirençli Yapı Stokunun Oluşturulması ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Etkinliğinin Artırılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu” kurulmuştur.
Ben komisyonun hayırlara vesile olmasını diliyor, alınacak kararların bundan sonra yapılacak çalışmalara ışık tutması ve rehber olmasını temenni ediyorum.
Siz kıymetli Milletvekili arkadaşlarıma ve komisyon çalışmalarına katkı sunacak olan uzmanlarımıza muvaffakiyetler diliyorum.
İnşallah Komisyonumuzun çalışmaları ışığında, kurumlarımız tarafından ülke genelinde depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesiyle bir daha böyle acıları yaşamamayı arzu ediyoruz.
İstanbul Teknik Üniversitesinde sismoloji dersleri almış ve betonarme kolundan mezunu bir inşaat yüksek mühendisi olmam, Yıldız Teknik Üniversitesinde zemin mekaniği dersleri vermem, başta baraj ve gölet olmak üzere önemli yapıların inşasında idareci olarak bulunmam ve daha önce yaşadığımız bazı depremlerde koordinatör olarak vazife yapış olmamdan dolayı hem kısaca süreci anlatmak hem de atılması gereken adımlar hususunda kısaca fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
Devletimiz, bütün kurumlarıyla depremin ilk anından itibaren arama kurtarma çalışmalarını başlatmıştır.
6 Şubat saat 04.17’de meydana gelen Pazarcık depremi sonrasında arama kurtarma çalışmaları sürdürülürken aynı gün saat 13.24’te vuku bulan
7,6 büyüklüğündeki Elbistan depremiyle birlikte, özellikle ağır hasarlı binaların yıkılması afetin boyutunu daha da arttırmıştır.
Çünkü ilk depremden kurtulan ve evleri hasar alan bazı vatandaşlarımız, bir takım eşyalarını almak için girdikleri evlerinde ikinci depreme yakalanmış ve maalesef hayatlarını kaybetmiştir.
Devletimiz arama kurtarma çalışmaları başta olmak üzere, barınma ve gıda ihtiyaçları da dâhil olmak üzere depremzede vatandaşlarımıza bütün imkânlarını seferber etmiştir.
Asker, jandarma, polis kısacası bütün güvenlik personelimiz de afet bölgesinde doğrudan görev almıştır.
Sivil Toplum Kuruluşları ve özellikle necip Türk Milletimiz, depremin yaralarını sarmak için seferber olmuştur.
Özellikle milletimizin 7’den 70’e bütün fertleriyle depremin acısını hissetmesi ve yardımlarıyla sürece doğrudan katkı sunması bizlere bir kez daha Türk Milletinin büyüklüğünü açıkça göstermiştir.
Özellikle depremlerden birkaç gün önce iklim şartlarının ağırlaşması, deprem günlerinde de geceleri -20 lere kadar varan soğuk hava, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımız için olumsuz bir durum ortaya çıkarmıştır.
O günlerdeki kar yağışı ve soğuk hava, yürütülen arama kurtarma çalışmalarını maalesef güçleştirmiştir.
Bölgeyle bağlantısı olan karayollarının kar sebebiyle kısmen kapalı olması, bazı yolların depremden hasar görmüş olması karadan bölgeye ulaşımı da zorlaştırmıştır.
Bir diğer olumsuz durum da, arama kurtarma çalışması yapacak olan bölgedeki AFAD ekipleri ve uzman ekiplerin enkaz altında kalmış olmasıdır.
Bütün bu durumlar birlikte değerlendirildiğinde yaşadığımız afetin boyutu ve yıkıcı etkisi çok büyük olmuştur.
Bütün bu zor şartlara rağmen Devletimiz deprem bölgesinde Bakanlıklar ve AFAD başta olmak üzere ilgili kurumlar, Belediyeler ve Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte gece gündüz çalışmış ve çalışmaya devam etmektedir.
Malum olduğu üzere ilk iki haftanın ardından arama kurtarma çalışmaları tamamlanmış olup enkaz kaldırma çalışmaları ise halen devam etmektedir.
Deprem Bölgesinde 31 Vali ile 70 Kaymakam koordinatör olarak vazife yapmaktadır.
Depremin 11 ilimizde yol açtığı yıkım çok büyük olmuştur.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan incelemelere göre;
Depremin daha ilk anından itibaren AFAD ve Türk Kızılay’ı marifetiyle bölgede çadırlar kurulmuş hâlihazırda da çok hızlı bir şekilde konteyner kentler kurulmuş ve kurulmaya devam etmektedir.
2 ay içerisinde 100.000 konteyner kurma çalışmasının tamamlanması ön görülmektedir.
Kalıcı konutlar için de Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız ve TOKİ çalışmalara başlamıştır.
1 yıl içerisinde 244.000 konut ve 75.000 köy evi olmak üzere toplam
319.000 konut inşa edilerek hak sahiplerine teslim edilmesi planlanmıştır.
Hedefimiz 3,5 milyon vatandaşımıza yeni konut inşa etmektir.
Şuanda 27.849 konut ile 650 köy evinin inşaatına başlanmıştır. Bunların sözleşmeleri imzalanarak temel kazı çalışmaları başlatılmıştır.
Değerli Milletvekilleri,
Dünyamız; tabii ve beşeri kaynaklı afetlerin arttığı bir dönemden geçmektedir.
Türkiye; jeolojik yapısı, topografyası ve iklim özellikleri sebebiyle afetlerden çok fazla etkilenen ve yüksek derecede risk taşıyan bir coğrafyada bulunmaktadır.
Son 60 yıllık afet kayıtlarına bakıldığında; tabii kaynaklı afetlerin ülkemizde ortaya çıkardığı doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıpların, Gayri Safi Milli Hasılamızın %3’ü kadar olduğu görülmektedir.
Bu afetlerin içerisinde en çok hasar verici etkiye sahip olanı ise hiç şüphesiz depremdir. Ülkemizde en çok hasar verici etkiye sahip olan depremler,
son 80 yılda ortaya çıkan tabii afetler içerisinde meydana gelen hasarın %65’ini teşkil etmektedir.
Ülkemizin büyük bir bölümü deprem kuşağı içinde yer almaktadır. Sismik açıdan oldukça aktif bir ülke olan Türkiye, Avrasya-Arap-Afrika levhası arasında yer alıyor.
MTA Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalar neticesinde ülkemizde
3 büyük diri fay hattının bulunduğu belirtilmektedir.
Bunlar;
Diri fay veya aktif fay, tarihsel dönemde deprem oluşturmuş olan bütün faylara denir.
Yer kabuğunu oluşturan levhaların hareketleri neticesinde oluşan gerilme ve sıkışmalar, yer kabuğunun bazı bölümlerinde yüzyıllar boyunca enerji biriktirir.
Bu enerjiler zaman zaman ortaya çıkar. Yer kabuğundaki bu hareketli kesimlere de fay denir.
Ülkemizde muhtelif yıllarda yaşanmış olan çok sayıdaki depremin neticesinde oluşan başta can kayıpları, yaralanmalar, ekonomik, sosyal, psikolojik ve çevre tahribatları halen milletimizin hafızasında acı bir yer tutmaktadır.
AFAD Deprem Dairesi Başkanlığı Deprem İzleme ve DeğerIendirme Merkezi verilerine göre deprem istatistiklerine bakıldığında; ülkemizde 1900-2019 yılları arasında; yıllık ortalama 24.000 adet deprem oluştuğu görülmektedir.
Son 110 yıla bakacak olursak;
Meydana gelmiştir. Maalesef bundan sonrada ülkemizde depremlerin olması muhtemeldir.
Öncelikle kamuoyunda da yanlış bilinen depremin şiddeti ve büyüklüğü hususuna bir açıklık getirmek istiyorum.
Depremin büyüklüğü; deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır.
Depremin şiddeti ise herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle depremin şiddeti, onun yapılar, tabiat ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.
Ülkemiz bir deprem ülkesidir. Bunu değiştirmemiz mümkün olmadığı gibi mevcut bilgilerimiz ve ilmi çalışmalar da depremlerin nerde ve ne zaman meydana geleceğini önceden tam olarak bilmemizi sağlayamamaktadır.
Dolayısıyla ülke olarak depremle yaşamayı bilmeli ve bu doğrultuda hem devlet olarak hem de vatandaş olarak yapmamız gerekenleri ortaya koymamız gerekmektedir.
Ülkemizde 17 Ağustos 1999’da meydana gelen Marmara Depremi, afet yönetimimiz bakımından bir milat olarak kabul edilmektedir.
Bu büyük depremden sonra ülkemiz, birçok alanda olduğu gibi afet yönetimi alanında da yapısal değişim ve dönüşümler gerçekleştirmiştir.
1999 depremlerinden sonra deprem zararlarının azaltılması konusunda ülkemizin ilk afet strateji belgesi niteliğindeki Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP), AFAD Başkanlığınca 2012 yılında yayınlanmış ve yürürlüğe konmuştur.
TBMM ve Bakanlıklarca yapılan önemli hukuki düzenlemeler, imar plan revizyonları, toplu konut uygulamaları, yapı denetim sistemi, riskli alanlarla rezerv yapı alanlarının tespiti ve kentsel dönüşüm seferberliğiyle; deprem tehlike ve risklerini belirleyip, bunlara karşı gerekli tedbirleri alarak, yerleşim alanlarımızda, nitelikli yeni yapı stoku oluşturulması maksadıyla önemli ve başarılı işler yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir.
Bununla beraber ülkemizin en önemli mes’elelerinden biri olan depremlere hazırlıklı olmak için yapılanlara ilave olarak yapılabilecek yeni hukuki, idari, mali ve teknik çözüm tavsiyelerinin bulunabileceği bir gerçektir.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat tarihli depremlerin etkilediği 11 ile baktığımızda 230.000’den fazla binanın az, orta ve ağır hasarlı olduğunu görüyoruz.
Hasarlı binaların takriben %97’sinin 1999 deprem yönetmeliğinden önce yapılan binalar olduğu görülmektedir.
Son yaşadığımız depremlerde de bir defa daha gördük ki, ülke olarak depremler konusunda çok radikal kararlar almamız ve alınan bu kararlara harfiyen riayet etmemiz gerekmektedir.
Muhtemel Marmara Depremini de göz önünde bulundurduğumuzda kaybedecek tek bir dakikamız dahi yoktur.
Peki bu noktada neler yapmamız gerekiyor, işte tam da bu noktada komisyonumuza çok işler düşüyor. Komisyonumuz, yapacağı çalışma ve ortaya koyacağı raporla depremler noktasında ülkemize bir yol haritası çıkartacaktır.
Yapılacak çalışmalarla Depreme Dirençli Şehirler kurmak için bir Eylem Planı hazırlanması gerekmektedir. Yapılacak çalışmaları;
olmak üzere iki temel başlık altında toplamımız gerektiği kanaatindeyim.
Ülkemiz afet yönetimi noktasında oldukça tecrübeli ve başarılı çalışmalar yapmaktadır. Ancak biz afetten sonraki dönemin yönetiminden ziyade, afetlerden en az derecede etkilenmek için afet öncesi çalışmalara daha fazla ehemmiyet vermeliyiz. Yani depreme dayanıklı binalar inşa etmeliyiz.
Bunu başarmak için de yaşamış olduğumuz bu son depremleri çok iyi analiz etmemiz gerekmektedir. Hem şehirlerimizin kurulduğu zeminleri hem yapılarda kullanılan inşaat malzemelerinin kalitesini hem de inşaatların yapım tekniğini detaylı incelememiz gerekmektedir.
Şayet bugüne kadar yapılan bazı hata ve noksanlıkları tam manasıyla göremez ve tespit edemezsek, bundan sonrası için de gereken dersleri çıkarma noktasında eksik kalırız.
Ben hem inşaat mühendisi olmam hem de deprem bölgelerinde yaptığım araştırma ve incelemeler neticesinde yapılması gereken çalışmaları 9 ana başlık altında topladım.
Tabi her bir başlığın altında da çok sayıda alt başlıklar bulunmaktadır. Bu tespitlerimi kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bundan sonraki çalışmalarımıza ışık tutması için ilk olarak yıkılan binaların ilmi bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Bunun için;
Daha anlatacak çok şey var ancak ben tespitlerimi kısaca paylaşmak istedim.
İnşallah bundan sonraki Komisyon Toplantılarımıza hem kamu kurum ve kuruluşlarından, hem üniversitelerden hem de sivil toplum teşkilatlarından alanında uzman kişileri davet edip, komisyonumuzu bilgilendirmelerini isteyeceğiz.
Bu komisyon çok önemli bir komisyon ve burada bulunan her bir arkadaşımız çok önemli bir mes’uliyet üstlenmiştir.
Komisyonumuz, çalışmalarını tamamlayıp ortaya koyacağı rapor da çok önemlidir. Raporda depremlerle alakalı bütün tespitleri ve bu tespitlerin çözümüne dair tekliflerimizi yazacağız.
Raporumuzun netice ve teklifler kısmından hareketle her bir kurum kendi içinde bir Eylem Planı hazırlayarak hangi mes’uliyetini ne zamana kadar tamamlayacak bunu ortaya koyması gerekmektedir.
Ayrıca hazırladığımız raporun sadece tavsiye niteliğinde bir rapor olmayıp, kurumların kendilerine düşen vazifelerini yerine getirip getirmediği noktasında Meclis Başkanlığımıza bilgi vermesi gerektiği kanaatindeyim.
Bu komisyonda vazife alan bütün Milletvekillerimize, uzmanlara, komisyonumuza bilgi sunacak olan bütün katılımcılara şimdiden gönülden teşekkür ediyorum.
Rabbim ülkemizi deprem, sel, orman yangını gibi her türlü tabii afetten muhafaza eylesin.
Herkese saygılarımı sunuyorum.
Su Gibi Aziz Olunuz…