MUHARREMGÜNAY


KIZILELMA


 

 DEVLET VE SIYASET HAYATIMIZDA KIZILELMA VE LIDER TÜRKIYE ÜLKÜSÜ

Son yillarda Türk Siyasi gündemine yeni kavramlar girmeye baslamistir. Bunlar özellikle Milliyetçi Hareket Partisi’nin tüzügünde ve seçim beyannamelerinde vurguladigi “2023 vizyonu” ve “Lider Ülke Türkiye” kavramlaridir. Bu kavram MHP için gerçeklestirilmesi gereken hedeftir: “Milliyetçi Hareket Partisi; gönül seferberligi ile milletimizin tarihi, kültürel birikimlerinden, millî ve manevi degerlerinden, bilimsel gelismelerden alacagi ilhamla demokratik düzen içerisinde asagidaki ilkeler çerçevesinde ‘Lider Ülke Türkiye’ hedefini gerçeklestirme azim ve kararliligindadir.

Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’nin büyük hedeflere yönelmesini ve bütün imkân, kaynak ve kabiliyetlerinin lider ülke Türkiye hedefi dogrultusunda harekete geçirilmesinin en genis boyutta saglanacak toplumsal uzlasma ve mutabakat ile mümkün olabilecegine inanir.

Partimiz, Türkiye’nin 21’inci yüzyilda lider ülke olma arzusunu gerçeklestirmesi, bütün sosyal kesimlerin ortak degerler ekseninde müsterek bir anlayis ve tam bir dayanisma içinde bulunmalarina ve gelecege birlikte yürüme azim ve kararliligina sahip olmalari ile mümkün olduguna inanir” (MHP Parti Tüzügü 2009, s. 17-20).

 

MHP Genel baskani Devlet Bahçeli de MHP’nin ve ülkücü hareketin varlik sebebini bu kavram ile açiklamaktadir:

“Ülkücü camia, millî suuru ayaga kaldirmaya ve bu gidise dur demeye hazirdir.

Bu büyük kusatmayi kirmak ve yeni bir vizyonla, yeni bir Türkiye projesini hayata geçirmek, Türk milliyetçilerinin aziz milletine namus borcudur.

Milliyetçi Hareket bunun için vardir. Türk milliyetçileri var oldugu sürece Türkiye’nin büyük ve lider ülke olmasinin önünü kimse kesemeyecektir”(Bahçeli, 2003, s. 22).

Ayni sekilde Ülkü Ocaklari da “2023, 2053 yillari ile Lider Ülke” iddiasi arasinda bir baglanti kurmaktadir: “Cumhuriyetin kurulusunun 100. yili olan 2023 yilinda Türkiye bölgesinde, Istanbul’un fethinin 600. Yili olan 2053 yilinda da dünyada lider ülke olacaktir. Iste bu hedefler dogrultusunda binlerce yillik sanli tarihinden aldigi güçle, tasidigi azim ve kararlilikla, tarihte oldugu gibi bugün de, Ülkücü Gençligin önderliginde Müslüman Türk Milletinin dünyaya nizam verecek iktidar yürüyüsü devam etmektedir” (Ülkü Ocaklari, Egitim Programi, www.ulkuocaklari.org.tr).

 MHP’nin 24 Haziran 2018 seçim beyannamesinde ise “ Lider Ülke Türkiye ülküsü’ nün Türk milletinin tarihi ve kültürel gerçekliklerine dayandigina dikkat çekilerek;  Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN önderliginde verdigi millî kurtulus mücadelesiyle yeniden dirilise geçen Türkiye, yeni yüzyilda da ayni ruh, azim ve heyecanla harekete geçerek “Lider Ülke Türkiye” ülküsüne en kisa zamanda ulasacaktir”  denilmekte olup asagidaki basliklarda Lider Türkiye Ülküsü açiklanmaktadir:

Ülkümüz: Türkiye Merkezli Yeni Bir Medeniyet

 MHP bölgesel ve küresel, siyasî ve ekonomik gelismeleri tarihî ve kültürel derinlik içinde, stratejik bir anlayis ve Türkçe bakis açisiyla degerlendiren köklü bir partidir. Sadece bugünü degil gelecegin güçlü Türkiye’sini hayal etmekte, ufkun ötesini hesap etmektedir.

 Yenidünya düzeninin sekillendigi günümüzde, Türk milletinin ve bütün insanligin baris, huzur ve mutluluk içinde insanca yasayacagi bir dünya ideali, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet projesinin hayata geçirilmesiyle gerçeklesebilecektir.

Bu projenin temeli, Türk’ün yüzyillar boyunca hükmettigi cografyalarda tavizsiz uyguladigi hak ve adalet anlayisinda kaynagini buldugu Türk-Islam kültürü olacaktir.

Sahip oldugu imkân ve kabiliyetler ile tarihî, kültürel, beserî deger ve kaynaklari sayesinde Türkiye, Türk ve Islam dünyasinin çekim ve cazibe merkezi olabilecektir.

            Türk milletinin türedi bir topluluk olmadigi, Türkiye’nin de sadece bir ülkenin adi degil, görkemli bir medeniyetin ve zengin Türk-Islam geleneginin mirasini barindiran topraklarin adi oldugu; ayrica bu topraklarin Bati disi dünyada yeni bulusma ve uzlasmalar için bir sembol degeri tasidigi bir gerçektir. Bize göre, Türkiye’nin bu güne kadar yasadigi sorunlarin temelinde ve ekonomik, sosyal ve siyasî açidan hak ettigi seviyede bulunmamasinda; ana çerçevesi çizilmis, ayrintilari üzerinde düsünülmüs, devletin ve milletin gelecege dönük yol haritasi olarak müstereken benimsedigi bir medeniyet projesinin bulunmamasi ve ruh köküne uygun bir yönetim yapisinin insa edilememesi önemli bir sebep olmustur.

 

Türk-Islam medeniyetinin temsil ettigi ruhu ve kök degerleri yeni bir baslangiç noktasi yapmak, Türkiye’yi içinde bulundugu kafa karisikligindan ve kisir döngüden çikaracagi gibi mazlum milletlerin hür ve onurlu bir sekilde yasamasina isik tutacak, onlar için bir umut isigi olacaktir.

Bunu basarmak için, Türk milletinin özünü temsil eden degerlere yönelmesi sarttir.

            Yasadigimiz sorunlar karsisinda Türkiye’nin; neredeyse bir asirdir süregelen ve birçogunun toplumsal karsiligi olmayan tartismalari bir kenara birakmasi, enerjisini müreffeh ve mutlu bir ülkenin insasi ve yüksek degerlerle donanmis yeni bir medeniyetin olusturulmasi hedeflerine yöneltmesi gereklidir. Hiç süphemiz yoktur ki Türk milleti, sahip oldugu engin tarihî tecrübeye ve kültürel derinlige, demokratik degerlerle teçhiz edilmis evrensel kazanimlari da eklemleyerek, yeniden büyük bir medeniyet yaratma imkân ve kabiliyetine sahiptir.

            Türk milletinin baslatacagi yeni bir medeniyet yürüyüsü; manevî iklimini Türk-Islam kaynaklarindan, kültürel temellerini ise kadim degerlerimizden alacaktir. Bu yürüyüs, öncelikle Türkiye’yi kendisine güvenen, kendi gücüyle ayakta duran, basi dik, karni tok ve özgür insanlarin yasadigi onurlu bir ülke hâline getirme yürüyüsüdür.

            Bu yürüyüs, ayni zamanda giderek acimasizlasan küresellesme olgusunun insanî bir nitelik kazanmasini, adaletsizliklerin azaltilmasini ve milletler arasindaki dayanismanin artirilmasini hedefleyen insan merkezli, barisçil bir yürüyüs olacaktir.

             Böylesi bir anlayisa dayanan “Lider Ülke Türkiye” ülküsü, kökleri Türk milletinin tarihi ve kültürel gerçekliklerine dayanan ve gelecegi kucaklayan bir yaklasimin ifadesidir. Bunu gerçeklestirebilmek ise öncelikle ortak bir millî tavir belirlemek suretiyle bütün millî imkân ve kaynaklarin bu hedefe yönlendirilerek topyekûn gelisme seferberliginin basariya ulasmasina baglidir.

Bu ortak tavrin omurgasi devletimizin kurulus ilkelerinin, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin, bizi bir millet yapan tarihî ve kültürel mirasimizla birlikte millî ve ahlakî degerlerimizin ortak payda yapilmasi olacaktir.

            Biliyor ve inaniyoruz ki, geride biraktigimiz yüzyilin basinda Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN önderliginde verdigi millî kurtulus mücadelesiyle yeniden dirilise geçen Türkiye, yeni yüzyilda da ayni ruh, azim ve heyecanla harekete geçerek “Lider Ülke Türkiye” ülküsüne en kisa zamanda ulasacaktir (MHP, 24 Haziran 2018 Seçim Beyannamesi, s.22-23).

            Türklerin cihan hâkimiyeti mefkûresini, fetih ve hâkimiyet anlayisini temsil eden en eski sembollerden birisi olan Kizilelma, kutsal bir ülkü olarak erisilmesi arzulanan hedefleri temsil eder. En eski kaynaklardan baslayarak Kizilelma tabirinin nereden geldigi açikça belirtilmeksizin "erisilmesi istenen ülkü, elde edilmesi amaçlanan muhayyel (hayal edilen) yer" anlaminda kullanildigi görülmektedir. Kizilelma, Batili bir kaynak olarak Meydan Larousse' de "Nerde oldugu ya da olacagi belirtilmeyerek, yeryüzündeki bütün Türklerin birlesip kuracaklari ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya toplanmasi ülküsü" seklinde tarif edilmistir (Meydan Larousse, cilt: 7. s.287.).

             Bazi arastirmacilar tabirin köklerinin Uzakdogu'da mitolojik çaglara kadar uzandigini ortaya koymaya çalisirken bir kismi da insanlik tarihi kadar eski olan bu motifin Bati dünyasinda da mevcut oldugunu belirtir.

Bazi çagdas arastirmacilara göre ise ilk defa Orta Asya'da Türkler arasinda dogan bu ülkü, Ergenekon destaninda Ergenekon'dan disari çikma ve kaybedilmis olan eski yurdu tekrar ele geçirme ideali seklinde görülür. Kavram zamanla, gerçeklestirilmesi düsünülen idealleri ve zapt edilmesi gereken yerleri belirleyen bir sembol haline dönüsür. Orta Asya'da Oguz Türkleri için Kizilelma, hangi yöne giderlerse gitsinler hedefleri ve kazandiklari zaferin adi haline gelir (Gökyay, 2002, s. 559-561).

            Türkler hangi yöne giderlerse gitsinler ulasacaklari zafere, ulasmadan önce Kizilelma adini vermislerdir. Hazar Denizi’nin dogusundan gelen Oguzlar, Hazar kaganinin çadirinin üzerinde bulunan ve hâkimiyetin sembolü olan altintopu ele geçirmeyi amaç edinmislerdir. Kizilelma ideali buradan Iran’daki Türklere, onlardan da Osmanlilara geçmistir. Osmanlilarin fethetmek istedikleri yerlerde bir Kizilelma’nin varligina inandiklari ve bunu ele geçirmek için çabaladiklari görülmektedir.

            Kizilelma kavraminin Türk milleti tarafindan ortak bir bilinçle olusturulmustur. Her dönemde Kizilelma’ya farkli anlamlar yüklenmis ve her dönemin de kendine göre bir Kizilelma’si olmustur. Oguz kagan Destani’ndan ve Orhun Âbideleri’nden anladigimiza göre Islâmiyet öncesinde Türk’ün Kizilelma’si,“Günesin dogdugu yerden battigi yere kadar dünyayi fethetmek ve dünyaya Türk töresi ile nizam vermek ve baris getirmek“Türk Cihan Hâkimiyet Ülküsü” iken Islâmi dönemlerle birlikte “Dünyaya ve dünyada yasayan insanlara Allah’in dini ile nizam vermek “Nizâm-i âlem” ve Allah’in adini i’lâ etmek-yüceltmek“I’lây-i kelimetullah” için çalismak” anlamlari yüklenmistir.

            Türkçe sözlüklerde cihan ve âlem sözcükleri dünya, evren, kâinat anlamlarinda, i’lâ yüceltmek, nizam ise, düzen anlaminda kullanilmistir. Kur’an’da 73 defa “âlemîn” seklinde çogul olarak geçen kelimenin tekili “âlem”dir. Âlem kelimesi, Kur’an-i Kerim’de Allah disindaki varliklar için kullanilmistir. Insanlar bir âlem, hayvanlar bir baska âlemdir…

Âlemlerin rabbi “Rabbülâlemîn” ise Allah’tir. Âlem sözcügü kültür ve medeniyet bakimindan bir birine yakin olan insan topluluklari için de kullanilmistir. Islâm âlemi, Hiristiyan âlemi, Türk âlemi gibi.

            Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi adli eserin yazari Osman Turan da nizam kelimesini düzen, âlem kelimesini de “evren, dünya ve dünya üzerinde yasayan insanlar” manasinda kullanmis ve kitabin kapagina eserinin adi olan “Türk Cihan Hâkimiyeti mefkûresi” nin altina parantez içinde ”Türk Dünya Nizâminin Millî Islamî ve Insânî Esaslari” notunu düsmüstür.  Demek ki  “Nizâm-i Âlem” Türk Dünya Nizami’nin adidir.

            Kizilelmayi anlamak için öncelikle Türk’ün hayat ve devlet felsefesini anlamak gerekir.

Tarih boyunca aile Türk toplumunun ve Türk devletinin temeli olmustur. Eski Türk inancina göre; "gök kubbesi" devletin, "çadir" ise ailenin örtüsüdür.

Birinin altinda devlet, digerinin altinda aile kurulur. Nasil ki ailenin reisi olan baba, ailesine bakmak ve onlari her türlü tehlikelere karsi korumak zorunda ise; devlet de halka bakmak ve halki her türlü tehlikelere karsi korumak zorundaydi.

Bu yüzdendir ki eski Türkler devlete "baba" gözüyle bakmislardir. Tarih sahnesine çikan ilk Türk devletiyle birlikte "Devlet Baba" deyimi de ortaya çikmistir. Bu deyim Türkçenin en eski deyimlerindendir. Adalet, esitlik, iyilik, insanilik-kisilik gibi dört degismez ve temel esasi olan Türk töresine göre sekillenen Türk devleti, adaletli olmayi, herkese esit davranmayi, insanlara iyilikte bulunmayi, hizmet etmeyi ve insaniligi yani insana deger vermeyi ilke edinmis bir devletti.

Halka hizmetten sonra, yurtta ekonomik, siyasi istikrari, huzur ve barisi, birlik ve beraberligi saglamak; halkin oturacagi yurtlar edinmek; Türk boylari arasindaki Türk birligini saglamak, dünyayi idare etmek, bölgede ve dünyada barisi saglamak, Yüce Tanri'nin rizasini kazanmak en basta gelen görevler idi. Devleti temsil eden Türk hakanlari da her zaman babalik görevlerinin bilincinde olarak yukaridaki görevlere bagli kalmislardir.

            Türklerin Islâm’a girisleriyle birlikte, bu devlet anlayisi ve hayat felsefelerinde daha da olumlu gelismeler yasandi. Çünkü eski Türk töresi gibi, Islamiyet de “Halka hizmeti Hakk’a hizmet“ olarak kabul ediyor ve “Insanlarin en hayirlisi, insaniyete hizmet edendir” diyordu.

            Osmanli devlet anlayisina göre, Osmanli hükümdarinin yüklendigi görev "Padisâh-i ruy-i zemin zillullah-i fi'l-arz" (Allahin yeryüzündeki gölgesi) biçimiyle eski Türk hâkimiyet anlayisi ve Islam geleneginin tezahürüdür. II. Mehmed'den itibaren bu kavram Osmanli kanunnamelerine de yansimis ve hukukî bir nitelikte kazanmistir. Hükümdar, tahta geçtigi andan itibaren Allah'in adaletini insanliga dagitan kisi kimligini üstlenmis olmaktadir.

            Eski Türklerde mevcut olan “Cihan Hâkimiyeti Düsüncesi”  Islâm dininin de tesirleri ile Nizâm-i âlem ve i’layi Kelimetullah Ülküsü’ne dönüsüyordu Türkler Islam dinini Arap yarimadasindan alip Hindistan’a ve Avrupa içlerine kadar götürüyorlar ve Islamiyet’in bayraktarlari olarak Allah yolunda cihad ediyorlardi. Halka hizmeti esas alan ve insanlari rengine, biçimine, dinine ve mezhebine göre ayirmadan kucaklayan Türkler ve onlarin hâkim oldugu cografyalarda her dinden ve irktan insanlar baris ve huzur içerisinde yasiyorlar, doya doya din ve vicdan hürriyetinden yararlaniyorlardi.

            Osmanli Devletinin yikilisiyla birlikte Atatürk’ün öncülügünde, Türk ve Türkiye adiyla yeni bir devlet tarih sahnesine çikiyordu. Türk’ün devlet ve hayat felsefesini çok iyi bilen Atatürk, eski Türk hakanlari ve sultanlari gibi yeni Türkiye devletini de bir “Dünya Devleti” haline getirmek istiyor,

“Yurtta sulh, Dünyada sulh!” ilkesiyle dünya barisini hedefliyordu. Atatürk bu amaçla Dervis Yunus gibi sesleniyor ve “Biz hiç kimsenin düsmani degiliz, sadece insanligin düsmani olanlarin düsmaniyiz“ diyordu.

            Atatürk’ün “Barisçilik” ilkesi milletlerarasi iliskilerde esitligi, karsilikli hak ve menfaatleri benimser, teslimiyetçiligi reddeder. Atatürk, “âlemde bir hak vardir ve hak kuvvetin üstündedir” dedikten sonra hemen sunlari ekliyordu: “Su kadar ki, milletin haklarini anlayip onlari savunmak ve korumak ugruna her türlü fedakârliga hazir olduguna dair dünyaya bir kanaat vermesi lazimdir.”, “Milli benligini bulmayan milletler, baska milletlerin avi olur.

Milli varligimiza düsmanlik güdenlerle dost olmayalim. Böylelerine karsi, bir Türk sairinin dedigi gibi:“Düsmanim sana kalsam da bir kisi“ diyelim.”

            Daha Milli Mücadele yillarinda, Atatürk, “Insanligi meydana getiren milletlerin her biriyle medeniyet gereklerinden olan dostluk iliskilerini” kurmaga hazir oldugunu tekrarliyor, fakat “benim milletimi esir etmek isteyen her hangi bir milletin de, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansiz düsmaniyim” diyordu.

            Bizim medeniyetimiz sevgi ve sefkat medeniyetidir. Yunus Emre ayni kökten gelen insanligi bir çesmeden akan suya benzetir ve söyle der:

            Adimiz miskindir bizim

            Düsmanimiz kindir bizim

            Biz kimseye kin tutmayiz

            Kamu âlem birdir bize. (Yunus Emre)

            Insanin insani ve bir milletin bir baska milleti sömürmesine karsi çikan ve sömürgecilige karsi savas açan ve bütün mazlum milletlerin önderi olan Atatürk söyle diyordu:

“Insanlari mutlu etmenin tek yolu, onlari birbirine yaklastirarak, onlari birbirine sevdirmektir. Suna da inaniyorum ki, eger devamli baris isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyilestirecek milletlerarasi tedbirler alinmalidir. Insanligin bütünün refahi, açlik ve baskinin yerine geçmelidir. Dünya vatandaslari, kiskançlik, aç gözlülük ve kinden uzaklasacak sekilde egitilmelidir.”

 Atatürk, Türk milletine çagdas uygarlik seviyesine ulasmayi, hatta bu seviyeyi asmayi hedef olarak göstermisti. Uygar milletlerin seviyesine ulasmak ve hattâ onlari geçmek Atatürk’ün Kizilelma’si idi. O, “Batinin her türlü ilminden, kesfinden yararlanmak fakat asil özü kendi içimizden ve milli kültürümüzden çikarmak” seklinde özetlenebilecek bir “Milli Uygarlik“ modelinden yanaydi. Nitekim Atatürk,  10. Yil Nutku’nda: “Asla süphem yoktur ki Türklügün unutulmus büyük uygar vasfi ve büyük uygar kabiliyeti bundan sonraki gelismesiyle gelecegin yüksek uygarlik ufkunda yeni bir günes gibi dogacaktir” derken çagdaslasma hareketimizin milli yönünü bütün açikligi ile ortaya çikariyordu. Atatürk’ün o gün bize gösterdigi çagdas Avrupa ile Çagdas Bati bugünkünden çok farkliydi.

Bize hedef gösterilen “Bati“ aslinda “Çagdaslikti-Uygarlikti“ Bu günkü bati ise; “Bizi sürekli asagilayan, küçümseyen, kendisi önünde diz çökmemizi ve teslimiyetimizi isteyen, Türk ve Islâm düsmanliginin üst düzeye çiktigi“ bir batidir.

Biz böyle bir batinin elbette karsisindayiz.

 Atatürk’ün uyguladigi Milli Uygarlik Modeli’nin temelinde, devlet olarak “Tam bagimsizlik“, millet olarak “Egemenlik“, fert olarak “Insan hak ve hürriyetleri“ söz konusudur. Ancak bu sekilde bir çagdaslasma bir anlam ifade eder. Yoksa tam bagimsizliktan ve egemenlikten yoksun disa bagimli ve teslimiyetçi, mandater çagdaslasma, insan hak ve hürriyetlerinden ve demokrasiden yoksun totaliter çagdaslasma, gelir dagiliminda adaletten yoksun kapitalist çagdaslasma gerçek bir ilerleme ve çagdaslasma sayilamaz.

Ancak Atatürk’ten sonra baslayan Inönü iktidari ile baslayan dönemde Atatürk’ün milli uygarlik ve tam bagimsizlik anlayisindan vazgeçilmis, tam bagimsizliktan ve egemenlikten yoksun disa bagimli ve teslimiyetçi, mandater bir anlayis devlete hâkim olmustur.

            Yüce Allah’in “en güzel biçimde ve kivamda yarattim”; “yaratilmislarin en sereflisi “ Esref-i mahlûkat” yaptim dedigi insan için ve kan ve gözyasinin akmadigi, insanin insani ve bir devletin bir baska devleti sömürmedigi, hak sahibinin hakkini aldigi, bir dünyanin kurulmasinda millet olarak bizim de yapacagimiz çok sey vardir.

Tarih sahnesine çiktigi andan itibaren “Dünya Nizami” ni ve “Dünya Barisini“ hedeflemis, dünya nizamina ve barisina olumlu katkilarda bulunmus bir millet olarak bu tarihi amacimiza tekrar sahip çikmak zorundayiz.

            Kizilelma,  bizim hem millî, hem Islâmî hem de insani ülkümüzdür. Kizilelma, Türk milletinin bütün dünyaya hükmetme hak ve adalet dagitma iddia ve ülküsüdür. Kizilelma, Kan ve gözyasinin akmadigi, bütün insanlarin baris içerisinde yasadigi bir dünya kurma ülküsüdür. Kizilelma, Türk’ün cihan nizami ve Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi’nin sembolüdür. Kizilelma, Cenâb-i Hakk’in Türk’e gösterdigi yer ve hedef,  Türk Cihan Hâkimiyetine, Nizâm-i âlem ve I’lây-i kelimetullah’a giden yoldaki ara hedeflerin adidir. Kizilelma, yeryüzündeki bütün Türklerin birlesip kuracaklari ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya toplanmasi Türk Birligi/Turan ülküsüdür.

            Osmanli aydinlarindaki Turancilik anlayisi, Pantürkizm’le esanlamlidir. Yani Türkçüler, Turanciliktan Türk Birligi’ni anlamislardir. Kizilelma’nin olmazsa olmazlarindan birisi Türk Birligi ve ya Türkiye’de daha ziyade Türk birligi seklinde anlasilan Turan ülküsüdür.

Çünkü Türk Birligi olmadan, Cihan Hâkimiyetinden, Nizâm-i âlem’den, I’lâ-yi kelimetullah’tan, Islam Birligi’nden söz etmek mümkün degildir. Eskilerin deyimiyle ancak abesle istigal etmek, yani bos ve olmayacak islerle ugrasmak olur.

            Orhan Saik Gökyay’in açiklamalarina göre Kizilelma: Eski çaglardan beri Türk cihan hâkimiyeti idealini sembolik olarak ifade eden bir kavram.  En eski kaynaklardan baslayarak Kizilelma tabirinin nereden geldigi açikça belirtilmeksizin "erisilmesi istenen ülkü, elde edilmesi amaçlanan muhayyel yer" anlaminda kullanildigi görülmektedir.

Bazi arastirmacilar tabirin köklerinin Uzakdogu'da mitolojik çaglara kadar uzandigini ortaya koymaya çalisirken bir kismi da insanlik tarihi kadar eski olan bu motifin Bati dünyasinda da mevcut oldugunu belirtir

. Bazi çagdas arastirmacilara göre ise ilk defa Orta Asya'da Türkler arasinda dogan bu ülkü, Ergenekon destaninda Ergenekon'dan disari çikma ve kaybedilmis olan eski yurdu tekrar ele geçirme ideali seklinde görülür. Kavram zamanla, gerçeklestirilmesi düsünülen idealleri ve zapt edilmesi gereken yerleri belirleyen bir sembol haline dönüsür. Orta Asya'da Oguz Türkleri için Kizilelma, hangi yöne giderlerse gitsinler hedefleri ve kazandiklari zaferin adi haline gelir (Gökyay,  2002, s.559-561).

 Ismet Çetin, Türkiz Dergisinin 2014 tarihli 25. Sayisindaki “Kizilelma” baslikli makalesinde “Gökalp, Ömer Seyfettin, Yurdakul gibi birçok yazarin Kizilelma’yi “Turan” anlaminda kullandigini ifade etmektedir ki bu elbette dogrudur. Hatta Gökalp’in Kizil Elma siirinin kahramani “Ay Hanim” Bakülü’dür ki o dönemde Azerbaycan Turan ülküsünün en somut simgelerinden biridir ve Gökalp’in Türkiye disinda Turanin en yakin halkasi olarak gördügü ülkenin de adidir. Ancak Kizilelma kavraminin “dinamizmi” dikkate alindiginda ve Türklerin “dünyaya nizam” verme istiyaklari göz önünde bulunduruldugunda ve dahasi Kizilelma’nin Istanbul’dan sonra Roma’ya geçtigine dair inanis nazar-i itibara alindiginda Kizilelma’nin Turan, yani Türk Kavimlerinin yasadigi memleketlerle sinirli olmadigi, dünyanin bütününe isaret ettigi ve bugünkü “siyasi küresellesme” kavramina denk bir mahiyet tasidigi anlasilacaktir (Coskun, 2014, s. 31) demektedir.

Recâi Coskun, Türkiz Dergisindeki ”Kizilelma’dan Türk Islam Ülküsüne: Türklerin Küresel Düsleri” adli makalesinde Kizilelma’yi “Kizilelma Türklerin bütün dünyaya hükmetme ve adalet dagitma iddia ve ülküsü ve Türklerin cihan nizami” olarak tarif ediyor (Coskun, 2014, 31). Türkler Tarih sahnesine çiktiklari andan itibaren, Dünya devleti kurma, cihâna hükmetme, dünya barisini ve adaletini kurma pesinde olmuslardir.

Bu yüce ülkü ve ideal tarihimizde “Türk Cihan Hâkimiyeti Ülküsü “ olarak tesekkül etmis,  daha sonra “Nizâm-i âlem” ve “I’lâ-yi kelimetullah ülküsü” olarak devam etmistir. Kizilelma nihâi bir hedef olmayip, Türk Cihan Hâkimiyeti’ne, Nizâm-i âlem’e ve I’lâ-yi Kelimetullah’a giden yoldaki ara hedeflerin adidir. Bir baska deyisle Cenâbi Hakk’in Türk’e gösterdigi yer ve  Bati kaynaklarinda asa ile birlikte hükümdarlik alameti olarak kullanildigi belirtilen Kizilelma bazilarina göre Italya'da Roma sehri, bazilarina göre de Roma'daki Saint Pierre Kilisesi'nin üzerinde bulunan ve denizden de görülebilen altin yaldizli küre ya da bu kilisenin üstü kirmizi bakirla kaplanmis kubbesidir.

Ancak bu ideal Osmanlilarda biraz daha farkli bir anlam kazanir. Oguzlar, Selçuklular ve Osmanlilar tarafindan Roma ve Bizans imparatorluklarinin hâkimiyeti altindaki ülkelerin fethedilmesiyle Türklerin cihan hâkimiyetinin gerçeklesecegi düsüncesi ne varilmasi birbirini tamamlayici mahiyette ideallerdir.

Bundan dolayi özellikle Istanbul'un fethi bir anlamda Kizilelma idealinin gerçeklesmesi seklinde yorumlanmistir (Gökyay,2002, 559-561).

Türkes’e göre “Kizilelma, ülkü yolunda kat edilmesi gereken mesafeyi, alinmasi gereken hedefi gösterir” (Türkes 1978: 146).  Larousse’dan aktarilana göre de “Nerede oldugu ya da olacagi belirtilmeyerek yeryüzündeki bütün Türklerin birlesip kuracaklari ideal ülke veya bütün Türklerin bir araya toplanmasi ülküsü” seklinde tanimlanmistir (Kirzioglu, B.Ç. 1997, s. 89).

 M.H. P. Genel Baskani Dr. Devlet Bahçeli, Kizilelma’yi söyle tarif ediyor:

 “Kizilelma ülküdür, ülküsüzler anlayamaz. Kizilelma âleme nizam iradesinin tezahürüdür, iradesizler taniyamaz. Kizilelma Türk milletinin cihana hâkimiyet mefkûresi ve sembolüdür, Türk düsmanlari tanimlayamaz, isbirlikçiler idrak edemez.

Kizilelma, pazarda alinip-satilan elma degildir. Türk milletinin ilahi sir gibi asirlardir vicdaninda yasatip büyüttügü milli ahlaki, milli asabiyeti, milli varliginin istikbal nurudur.

izil ruhlar, kirli emeller, gizli ve kindar hevesler Kizilelma'dan gocunsa da, Türk milletinin Kizilelma'si vardir, mutlaka bir gün ulasilacaktir. Merhum Ziya Gökalp bakiniz ne diyordu: 'Zemini mefkûre, semasi hayal; bir gün gelecek, fakat simdilik masal' Kizilelma gidecegimiz, gitmek istedigimiz, izimizi kaziyip ismimizi tarihin alnina yazacagimiz her yerdir.

Merhum Niyazi Yildirim Gençosmanoglu, Malazgirt Marsi'nda, 'Kizilelma'ya hey Kizilelma'ya' derken elbette I'lay-i Kelimetullah'i haykiriyor, Türk milletinin özlemlerini seslendiriyor, milli hedef ve hayallerinin önünü açiyordu” (https://www.iha.com.tr/haber-mhp-lideri-bahceliden-kizil-elma-sirktir-aciklamasina-sert-tepki-706052/).          

            Erdogan: 2071’i Kendimize Bir Ufuk Çizgisi, Bir Kizilelma Olarak Belirledik

            Cumhurbaskanimiz Recep Tayyip Erdogan da Malazgirt zaferinin 900. Yildönümünde yapmis olduklari konusmalarinda 2023, 2053 hedeflerimize dikkat çektikten sonra Anadolu’nun fethinin bininci yili olan 2071’i bir ufuk çizgisi, bir Kizilelma olarak belirlediklerini ifade etmistir.

            Sevgili Muslular, Türkiye’nin dört bir yanindan Malazgirt’e gelen aziz vatandaslarim, degerli kardeslerim, sizleri en kalbi duygularimla, muhabbetle selamliyorum.

            Gönlü bizimle beraber olan dünyanin dört bir yanindaki kardeslerime Malazgirt’ten sevgilerimi, saygilarimi gönderiyorum. Malazgirt Zaferi’nin 900’üncü yildönümünde yazilan o güzel marsta ne diyor:

            “Yigitler kan döker, bayrak solmaya,

            Anadolu baslar, vatan olmaya…

            Kizilelmaya’ya hey… Kizilelma’ya!

            En güzel marsini vurmadan mehter

            Ya Allah… Bismillah… Allahuekber.”

            Tipki 2023 gibi, tipki 2053 gibi, 2071’i de kendimize bir ufuk çizgisi, bir Kizilelma olarak belirledik. Sultan Alparslan, 1071’de Malazgirt’teki zaferiyle Anadolu’nun milletimize kapilarini açmisti. Biz de, 2071 vizyonumuzla, bu çerçevede hayata geçirecegimiz projelerle Anadolu’yu yeniden gönül cografyamizin atan kalbi, nefes alan cigeri, düsünen beyni, her anlamda merkezi haline getirecegiz…

            Kardeslerim,

            Büyük devlet olmak, güçlü ülke olmak, müreffeh millet olmak kolay degil. Bunun için hem vatanimiza yönelik saldirilarla mücadele edecegiz, hem de daha çok yatirim yapmak, daha çok üretmek, daha çok ihraç etmek, daha çok istihdam etmek suretiyle kalkinmamizi sürdürecegiz. Bizim bir medeniyet iddiamiz var. Medeniyetleri,  “Tas üstünde tas koymayanlar” degil, “Tas üstüne tas koyanlar” kurabilir, gelistirebilir, yükseltebilir.

Bunun yolu da çalismaktan geçiyor. Eger siz kendiniz için çalismazsaniz, birileri gelir sizi kendileri için çalistirir.

            Sunu unutmayalim: Tipki Sultan Alparslan’in, tipki Selahattin Eyyubi’nin, tipki Yavuz Sultan Selim’in, tipki Gazi Mustafa Kemal’in yaptigi gibi, ancak bir ve beraber olursak bu zulmün, bu kötü gidisin önüne geçebiliriz.

Türkiye’nin 2023 hedefleri, sadece bizim degil, tüm cografyamizin kurtulusunun anahtaridir. Türkiye’nin 2053 ve 2071 vizyonlari, bizimle birlikte tüm kardeslerimizin aydinlik geleceginin müjdecisidir. (Recep Tayyip Erdogan, Anadolu’nun Fethi 1071 Malazgirt Töreni | Mus | 26 Agustos 2017, 2023’e Dogru-4. Yeni Türkiye Vizyonu Birinci Baski: 2018 (© Cumhurbaskanligi Yayinlari, 2018)

             Erdogan’in Yenikapi Demokrasi ve Sehitler Mitinginde yapmis oldugu konusmasinda, Abdürrahim Karakoç’un Kara Haber adli siirinden bir dörtlük okuyarak Kizilelma’nin sinirlarina isaret etmistir:

            Hep söylüyorum, bizim fiziki sinirlarimiz baskadir, gönül sinirlarimiz baskadir. Ne diyor sair:

            “Ellerin yurdunda çiçek açarken,

            Bizim ile kar geliyor gardasim.

            Bu hududu kimler çizmis gönlüme,

            Dar geliyor dar geliyor gardasim.”

            Evet, bizim gönül sinirlarimiz bizi kardesi ve dostu olarak gören her toplumu, her cografyayi kapsayacak kadar genistir. Insallah önümüzdeki dönemde hem kendi insanimizin, hem umudunu bize baglamis dünyanin tüm mazlumlarinin yüzünün gülecegi bir dönem olacaktir  (Erdogan, 07.08.2016, https://www.tccb.gov.tr/konusmalar/353/49925/demokrasi-ve-sehitler-mitinginde-yaptiklari-konusma’dan ).

             Ismet Çetin’e göre”  “Kizilelma kelime anlamiyla, Türkler, özellikle Oguz Türkleri arasinda cihan hâkimiyetinin sembolü olarak ifadesini bulmaktadir. Kizilelma, Türklerin yasadiklari bölgeye göre bati yönünde ulasilmasi gereken bazen bir belde, bazen de bir ülkedeki taht veya mabed üzerinde pirildayan veya Cihan hâkimiyetini temsil eden som altindan yapilma bir yuvarlak veya toptur. Bu top bazen zaferin isareti, bazen hâkimiyetin sembolü bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yerin sembolü olarak ifade edilmistir” (Çetin, 2018, s. 36).

Cenâb-i Hakk, insani kendisini tanimasi, bilmesi, ibadet ve itaatle kulluk etmesi için (Zariyat 51/56), en güzel biçimde (Tin 95/4) yaratmis; san ve seref vermis, yarattiklarinin çogundan üstün kilmis (Isra 17/70), basibos birakmamis (Kiyame 75/36) ona bir takim ülkü ve hedefler göstermis, sorumluluklar vermis, emanet yüklemis (Ahzâb 33/72) ve yeryüzünde halifelik görevi vermis (Bakara 2/30; Sad, 38/26) ve yeryüzünü imar etmekle görevlendirmistir

(Hud 11/66). Cenâb-i Hakk, ayni zamanda mallarimizla ve canlarimizla Allah yolunda cihad etmeyi (Saf 61/10-11), Dini, irki ne olursa olsun mazlum erkek-kadin ve çocuklara sahip çikmayi (Nisa 4/75); Fitne ortadan kalkip Allah’in dini tam anlami ile egemen oluncaya kadar Allah yolunda savasmayi ve düsmanlara karsi hazirlikli olmayi (Bakara2/193; Enfal/60), Müslüman olamayanlara karsi Kur’an ile (Kur’an-i kerimin gösterdigi sekilde)  mücadele etmeyi (Furkan 25/52) emretmistir.

Âlemlere rahmet ve bereket olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz de tarihimizde Kizilelmalarimiz arasinda yer alan Iran’in, Bizans’in, Istanbul’un ve Roma’nin fethini Müslümanlara hedef olarak göstermistir. Istanbul’u fethedecek sultani-emiri ve ordusunu “ne güzel Emir, ne güzel ordu” diyerek övmüstür. (1)

     

 (1) Istanbul’un fethini kesin bir ifadeyle haber veren bu hadis, Kütüb-i Site döneminde, hattâ öncesinde tasnif edilmis kaynaklarda yer almaktadir.

Ahmet bin Hanbel’in Müsned’i ve bizzat Buhari hazretlerinin hadis ravilerini tetkik için yazdigi et-Tarihu’l Kebir ve et-Tarihu’s-Sagir’i, Ibni Ebî Hayseme’nin Kitabu’t-Tarih, Bezzar’in Müsned’i Istanbul’un fethini kesin bir dille müjdeleyen hadisimizin tasnif dönemine ait kaynaklari olmaktadir.

Daha sonraki dönemlerde Tebarani’nin el-Mu’cemu’l Kebir, Ibni Kayyim’in Mu’cemu’s-Sahabe’si, Hâkim en-Nisaburi’nin Müsdetrek’i hadisimiz için önemli kaynaklardir. (Ismail L. Çakan, Fetih, Fatih ve Istanbul Sempozyumu Bildirileri s:50) Istanbul’un, Bizans’in, Iran’in ve Roma’nin fethi ile ilgili hadisler basta Sahih-i Müslim olmak üzere diger hadis külliyelerinde de yer almistir.

Bak: Sofuoglu, M, Sahih-i Müslim ve Tercemesi, 8. cilt, s. 452-453- 2920 nolu hadis)

 

KAYNAKLAR:
• MHP Parti Tüzügü 2009
• Ülkü Ocaklari, Egitim Programi, www.ulkuocaklari.org.tr
• MHP, 24 Haziran 2018 Seçim Beyannamesi
• Meydan Larousse, cilt: 7
• Gökyay,  (2002).“Kizilelma”, Diyanet Islam Ansiklopedisi, Cilt: 25, Ankara:  Türkiye Diyanet Vakfi Yayini
• Coskun, R. (2014). “Kizilelma’dan Türk Islam Ülküsüne: Türklerin Küresel Düsleri”,  Düsünce * 
• Türkes, A. (1978). Dokuz Isik, Istanbul: ÜL-KOR Kitap Evi.
• Çetin, I.(2018), Kizilelma, Ankara: Kurgan Edebiyat yayinlari:42.
• Recep Tayyip Erdogan, Anadolu’nun Fethi 1071 Malazgirt Töreni | Mus | 26 Agustos 2017, 2023’e Dogru-4. Yeni Türkiye Vizyonu Birinci Baski: 2018 (© Cumhurbaskanligi Yayinlari, 2018)
• Recep Tayyip Erdogan, 07.08.2016, https://www.tccb.gov.tr/konusmalar/353/49925/demokrasi-ve-sehitler-mitinginde-yaptiklari-konusma’dan
• Sofuoglu, M, Sahih-i Müslim ve Tercemesi, 8
• Ismail L. Çakan, Fetih, Fatih ve Istanbul Sempozyumu Bildirileri, 1990