AHMET KAPLAN


ÇİLOĞLU VELİ BEKİR (HZ)

ÇİLOĞLU VELİ BEKİR (HZ)


 

Asıl ismi İbrahim olan Türabi (Hz)'leri 19.cu asrın ortalarında  Afyonkarahisar'a gelmiş ve vefatına kadar  yaşamını burada sürdürmüştür. Çiloğlu  deli Bekir, Anbanazlı Şahanoğlu İbrahim, Tınaztepe'li  Hacı Ali, Hafız Liylala, ve Recep Vayvoda'nın hocası'dır.

Çiloğlu Deli Bekir net olmamakla birlikte 1800 yılının başlarında bir kaynağa göre 1817 de, Yoncaaltı Camisi karşısında'ki evinde doğduğu kaynaklarda geçmekte. Babasının adı Çiloğlu Ali Sadık Ağa, Annesinin adı Hanife Kadın'dır hocası Türabi'yle 1860 yılında tanışmış ve onun etkisiyle dervişlik hayatı başlamıştır vefat tarihi 1878 yılının bir Cuma günüdür.
Hocası Türabi'nin ilk talebesi, Çiloğlu Deli Bekir'dir daha sonra kurbanlık koç olmak isteyen yokmu oğlum, Bekir deyince hemen, Şahanoğlu Hacı Ali Hafız Liylala ve Recep Vayvoda'yı alıp getirir.
Hocası'nın huzuruna ( Şahanoğlu Anbanaz'ın Ağası zengini)   (Hacı Ali, ise Sinir köyün'ün Ağası zengini dir).

Afyonkarahisar'da Çiloğlu Deli Bekir' diye bilinen.
Veli Bekir eski ayakkabı satarak geçimini sağlardı   Mezarı( Tınaztepe mezarlığında'dır) hemen yanıbaşında arkadaşı, Hacı Ali yatmaktadır.
Şahanoğlu ise kendi köyünde, Beyyazı mezarlığında yatmakta. Hocaları Türabi'nin mezarı ise Şehre küstüm diye bilinen şimdiki maliye binası'nın yan tarafında Şehir merkezine doğru olan bölümde eskiden marul tarlası denilen yerde önceden oralar boş arazi idi şimdi binalar yapıldı binaların arasında kaldı, Türabi'nin mezarı.

Diğer iki talebesi Hafız Liylala ve Recep Vayvoda'nın mezar yerleri bilinmemekte.

Birgün arkadaşını ziyarete giden, Veli Bekir'in canı katmer çeker ve Hacı Ali'den rica eder hanımına yaptırması için hemen eve gider arkadaşı.
Karısına katmer yapmasını söyler karısı kendi, kendine bıktım usandım bu adamın misafirinden katmerinden böreğinden der ve biraz gönülsüz'de olsa yapar hoşaf tasını'da tepsinin ortasına koyar köy odasına gönderir tepsiyi.
Hacı Ali hadi buyur Bekir katmer geldi der. Bekir hayır olmaz ben bunu yemem senin hanım gönülsüz yaptı bu yemeği deyip yemez, Hacı Ali hemen eve koşar ve Bekir'in söylediği doğrudur bunun bir keramet olduğunu anlamıştır, Hacı Ali.
Daha sonra Veli Bekir bu köye yerleşir burada vefat eder   mezarı burada'dır arkadaşı, Hacı Ali ise vasiyet etmiştir beni vefatımdan sonra arkadaşım, Bekir'in yanına defnedin diye orada yan, yana yatmaktadırlar.

Hacı Ali'nin bir kerametide şöyle anlatılır  ömrünün son demleridir yaşlılıktan dolayı işlere yetişemez ve yardımcı tutar harman zamanıdır hizmetçi kağnı arabasıyla  harmandan arpayı getirip ambara boşaltır ve, Hacı Ali'ye arpanın tamamını falan ambara boşalttım benim işim bitti ben evime gidiyorum der, Hacı Ali sen tamamını getirmedin arpanın falan yere on tenekesini sakladın der çalışan itiraz eder hayır tamamını getirdim der.
Hemen oğlunu ve diğer çalışanlardan bir kaçını çağırır gidin falan yerde on teneke arpa var çabuk getirin der onlar gider ve söylediği yerden arpayı alıp getirirler bunu gören hizmetkâr özür diler helâllik ister ve bu, Hacı Ali'nin bir kerameti olduğu böylece anlamış olurlar.

Ömrünün son dönemlerinde, Veli Bekir Şahanoğlu'na haber salar  gelsin ben yakında dünyamı değiştireceğim benim cenazemi yıkayıp namazımı kıldırsın diye, Şahanoğlu Anbanaz'dan kalkıp gelir bir müddet.
Veli Bekirle sohbet ettikten sonra, Veli Bekir ruhu'nu teslim eder buda Şahanoğlu'na gösterdiği bir kerametidir.

Birde halk tarafından bilinen Veli Bekir'in şu anı sını, sizlerle paylaşalım, Veli Bekir Afyonkarahisa'ın zengin eşrafına müdürü'ne amir'ine Vali'sine Müftü'süne Hacı'sına Hoca'sına iğneli methi'yeler şiir'ler hicivler yazar hiç kimseden çekinmezdi ve bunun bu hallerine çok kızıp dışlamaya çalışırlardı.
Afyonkarahisar'a müftü olarak atanan, Yunus hoca, Veli Bekir'i çok severmiş ondaki maneviyatı görürmüştür ve onunla sık sık görüşüp nasihatta bulunurdu.
Bir kaç defa müftü beye hayırlı olsuna gelen Afyon'un zengin eşrafı hep, Veli Bekir'i görürler makamda biraz müftü beye sitemle karışık, Hocam kaç oldu geldiğimiz bu deli hep burada demişler bunun dinden imanda haberi yok delinin teki bu demişler sorsan, İslam'ın şartını bilmez deyince müftü ne diyor oğlum Bekir bunlar doğrumu. Bekir ayağa kalkar ellerini arkasında bağlar ve Hocam ben İslam'ın şartını söyleyeyim der ve sizin için İslam'ın şartı bir  dir der oradakiler gülerek müftüye gördünmü hocam der ama Veli Bekir devam eder birisine döner sen beş vakit namaz kılmazsın diğerine sen Ramazanda oruç tutmazsın falan lokantada gizli, gizli yemek yersin diğerine paran var zekat veriyorum diye bu yıl, ki zekatın şu kadar tutuyorken sen yarısını bile vermezsin öbürüne döner varlıklısın hiç hacca gittinmi der sonra ekler hayır gitmedin hac aklından bile geçmiyor der ve işte size Kala,kala ( Eşhedüenlâ ilahe illallah ve eşhedüenne Muhammeden Abduhu ve rasülûhu) deyip size göre İslam'ın şartı budur der ve hepsinede orada güzel bir ders verir.

Yine buna benzer bir anısını, Afyonkarahisar'ın ünlü Müderris ve şairlerinden olan Salih Dehşeti'y le yaşamıştır.

Salih Dehşeti,  Harabi adıyla ünlenmiş, Deli Bekir'i pek sever ona muhabbet beslerdi bazı aydın geçinen kesimler.
Hocam bu deliye fazla yüz veriyorsun bu cahilin delinin birisi derlerdi birgün.
Dehşeti'de isterseniz bir imtihan edin der toplanırlar o zamanın mürekkep yalamış kesimi  yine İslam'ın şartını sorarlar Bekir kocaman (bir) der onlarda başlar gülümsemeye hocam gördünmü senin adamı derler.
Bekir hemen cevabı yapıştırır, Hac ile zekat zenginlerden, Namaz, Oruç cahillerden kalktı ortada bir kelimeyi şehadet dikildi kaldı deyiverir, Dehşeti'de gördünüzmü benim Bekir'imi diye sevinir.

Deli Bekir'e bir gün çeşme başında su içerken. Dede Osman oğlu Alinin karısı Hanife denk gelir Sinir köyünün en güzel kadınıdır Bekire döner ve şöyle der Bekir baba banada bir şiir söyle.
Bekirde hemen şunları söyler.

Arıların arısısın
Doğan ayın yarısısın 
Bir kaltabanın karısısın
Yazık etmiş pederin 
Böyle imiş kaderin.

Salih Dehşeti şimdiki tekel binasının olduğu yerde kendi yaptırdığı medresede 10. Yıl müderrislik yapmıştır burası, Dehşeti Medresesi diye geçmekte. Mehmet Efsah, Mustafa Hami ve Ahmet Nebil isminde üç oğlu olmuştur.

Kaynak:Afyonkarahisar Âlimleri ve Evliyaları. Mehmet Gündoğan.
Fikri Yazıcıoğlu: Afyon Evliyaları ve İlim Adamları AFYON 1969 sh. 79.