RAMİS BAŞPUNAR


OSMANLI’DAN BUGÜNE KARAHİSAR MADEN SUYU

OSMANLI’DAN BUGÜNE KARAHİSAR MADEN SUYU


Her yemekten sonra aradığımız, olmazsa olmazlarımızdan Maden

Suyu hakkında ne biliyoruz? Ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk

Sanayi teşebbüslerinden ve İstanbul’daki Hamidiye Suyu’ndan

Sonra ülkemizin ikinci su işletmesi olduğunu biliyor muydunuz?

       Afyonkarahisar Maden Suyu’nun eski devirlerde de bilindiğine dair bir vesika olmamasına rağmen kaynağında yapılan çalışmalarda 30 metre derinlikte kalıntılara ve vadiye doğru giden birkaç yüz metre uzunluğunda Tahta su yatağı bulunmuştur. Yakınındaki Ablak ve Karaoğlan Höyüklerinden çıkan eserlere bakıldığında da bu bölgenin geçmişinin Eski Tunç Dönemi’ne kadar uzandığı söylenebilir.

      Maden Suyu ile ilgili Osmanlı Arşivlerinde ilk kaynaklara 1877 yılında rastlamaktayız. 

Bu belgede Karahisar yakınlarındaki ekşi su madeninin Maarif ’e bırakılması gerektiği belirtilmektedir. 

      O dönemde “Ekşi su’’ adıyla bilinen maden suyunun kaderi Belçikalı bir hekimin Sultan 2. Abdülhamit’e bu suyu tavsiye etmesiyle değişmiştir.

 Böbrek rahatsızlığı ve sindirim problemi olan Padişah’ın maden suyunu kullanmasıyla Birlikte rahatsızlığının geçmesi, O’nun bu kaynak ile özel Olarak ilgilenmesine yol açar. 

Geçtiğimiz yıllarda OsmanlıArşivleri’nde yaptığım bir araştırma sırasında Sultan 2. Abdülhamit’in bu kaynağı gösteren pek çok fotoğraf çektirdiğini tesbit etmiştim. (Bu fotoğraflar daha sonra yaptırılarak İşletmeye hediye edilmiştir)

      H.1310 M. 1894 tarihinde Hamidiye Etfal Hastanesi Doktorları Sultan 2. Abdülhamit’in emriyle kaynağa gelerek inceleme yaparlar. H. 1312 M. 1896 tarihinde Afyonkarahisar’da bulunan kaplıcalarla birlikte Ekşisu Kaynağının da işletilmesi Maarif ’e bırakılır. Maarif bugünkü deyimle Milli Eğitim Müdürlüğü buradan elde edeceği geliri yine eğitim işlerinde kullanacaktır. Maden suyu kaynağı Maarif tarafından işletildiği yıllarda bu kaynağın geleceğini gören bazı kimseler işletme hakkını almak için girişimlerde bulunmuşlardır. Anadolu-Bağdat Demiryolu Başkomseri Hayrettin Efendi ve Ziraat Bankası Muhasebe Kalemi çalışanlarından Mehmet Reşad Efendi’de bunlardan bazılarıdır. 

Ne var ki isteklerine olumlu cevap alamamışlardır. Bu kişilerin haricinde daha başka istekte bulunanlar olmuşsa da Maden Suyu gelirleri Maarif ’e aktarılmaya devam etmiştir.

       H.1316/m.1898 tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi’de ‘’Gazlıgöl Hamamı’na 15 dakika mesafede Çitli Suyuna benzer Ekşi su tabir edilen bir maden suyu çıkmaktadır’’ denilmektedir. Böylesine kıymetli bir suyun tahlili ise ilk kez 1903 yılında Padişahın emriyle Tıbbiye Mektebi Öğretmenlerinden Kimyager Ali Rıza Bey tarafından yapılmıştır.

 Tahlil sonuçları Tıbbiye Mektebi Öğretmeni Tevfik Vacid Bey tarafından yazılan ve H.1324 M. 1909 tarihinde basılan “Umumi Telhisi Fenni Tedavi” isimli kitapta ilk kez yayınlanmıştır.

      Bu rapor aşağıdaki gibidir.

Tahlili yapan: Kimyager Ali Rıza

Tahlil tarihi: 20.12.1318

Bir litre suda

Natrıum Bikarbonat 3,30711

Lityum Bikarbonat 0,02613

Kalsiyum Karbonat 0,93040

Strontium Karbonat 0,00602

Magnesium Karbonat 0,09180

Natrium Klorid 0,12253

Kalsiyum Klorid 0,13860

Humzu sadisihadit 0,01100

Hamızı silisyum 0,03200

Hamızı karbon serbest 2,22400

Hamızı bor eser

Toplam 6,88959

Hamızı karbon mecmuu 3,50000

İzafi siklet 1,003

Sıcaklık 16 C.

       Diyebiliriz ki Kimyager Ali Rıza Bey Afyonkarahisar Maden Suyu’nun bilimsel olarak olarak ilk tahlini yapan ve hijyenik olarak kurallara uygun bir biçimde şişelenmesinisağlayan kişidir. Bu tahlilin yanı sıra H.1321/ M.1905 yılında da Hamidiye Etfal Hastanesi sağlık kurulunun da Karahisar Maden Suyu ile ilgili rapor hazırladığı bilinmektedir.

        Maden Suyunun yabancı ülkelerde yapılan ilk tahlili ise 1906 yılında Fransa Paris’te, Laborataire dec Recherches Medicales’de adlı kurumda yapılmış ve yıllarca bu tahlil esas alınmıştır. 

Bu tahlilin sonuçları da hemen hemen Türkiye’de yapılan ilk tahlil sonuçlarıyla aynıdır.

 İlerleyen yıllarda Fransa Bordo Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Valter Nice ile birlikte bazı Alman ve İngiliz uzmanlarda tahlil yapmış ve bu tahlil sonuçlarını yayınlamışlardır. Maden Suyu kaynağının hemen yanından İstanbul-Afyonkarahisar Demiryolu’nun geçmesi diğer şehirlere ve özellikle Başkent İstanbul’a ve Saraya nakliyesini kolaylaştırmıştır.

        Sultan Abdülhamit tarafından geliri 1905 yılında Hamidiye Etfal Hastanesi’ne bırakılan Maden Suyu’nun dolumu ve nakliyesi için bir heyet oluşturularak çalışmalara başlanır. İstanbul’da özel şişeler yaptırılır. Boş şişelerin Afyonkarahisar’a, dolan şişelerin İstanbul’a nakliyesi için aynı yıl Anadolu Demiryolu Şirketiyle bir anlaşma yapılır. 

Bu anlaşmaya göre İstanbul’dan getirilecek boş maden suyu şişeleri için ücret ödenmeyecek, bunlar meccanen taşınacak, dolu şişelerin bulunduğu sandıklar için ise tarifeye göre ücret ödenecektir. Her ne kadar böyle bir anlaşma yapılsa da takip eden yılda nakledilecek maden sularının ücretsiz de taşındığına rastlanmaktadır.

       İstanbul’a sevk edilen madensuyunun yabancı ülkelere ihracı için ilk defa 1906 yılında çalışmalar yapılmıştır. Daha önce 1900 yılında Paris’te yapılan madensuları yarışmasında Karahisar Maden Suyu’nun altın madalya kazandığını da burada belirtelim.

       1910 yılı Mayıs ayında bu bölgeden geçen İhtifalci Mehmet Ziya Bey seyahatnamesinde Madensuyu hakkında şunları söyler;

“Gazlıgöl Hamam’ına bir çeyrek mesafede Çitli Suyu’na benzeyen ve Ekşi Su adı verilen bir madeni su çıktığından, şişelenerek hem yurt içinde tüketilmekte hem de Avrupa’ya ihraç edilmektedir. İlk ve sonbaharlarda bu kaplıcalara devam edenlere bir hizmet ve kolaylık olmak üzere Karahisar-İzmir Osmanlı Şimendifer Kumpanyası, düzenli seferler dışında, Gazlıgöl ve Hamam mevkilerine tren seferleri tahsis etmiştir.

 Şirket, buralardan çıkan maden sularının dışarıya nakledilip sürümünü kolaylaştırmak ve arttırmak için, nakliye ücretlerini de düşürmek suretiyle memlekete karşı iyilikseverliğini göstermişti. Gazlıgöl’de çıkan maden sularının şifalı özellikleri tecrübe ile sabittir ve ünlüdür.

 Fakat bu suyun ne gibi kimyasal maddeler içerdiğini anlamak için, şimdiye kadar hiçbir taraftan bir teşebbüs gerçekleşmemiş olduğunu dikkate alarak suların faydasını yaygınlaştırmak ve rağbetini arttırmak, böylece Maarife hizmet etmek arzusuyla, bilimsel yöntem ve araçlar çerçevesinde tahlil ettirerek aldığım raporun bir suretini Komisyon Başkanı Ahmet Efendi’ye göndermiştim.

       Gazlıgöl Maden Suyu’nun Raporu

Potasyum: Karbonit halinde vardır

Sodyum: Karbonit halinde vardır

Kükürt: Gayet az miktarda vardır

Kireçli ve magnezyumlu tuzlar: Yeterli miktarda vardır

Klor sodyum(basit tuz): Litrede 0,3 desigram

Netice: Tahlil edilen bu su, alkali karbonatlı bir maden suyudur.

       Gazlıgöl Hamamı’nın içerdiği kimyasallar yukarıya yazılmıştır ve kullanım şeklini doktorlara sorup ona göre hareket etmek ise hikmetin gereğidir.’’(Bursa’dan Konya’ya Seyahat-Mehmet Ziya-Bursa İl Özel İdaresi Yayını s 269-270 Bursa 2008)

        İlk yıllarda küçük bir barakada Mevlevi görevlilerce dolum yapılan madensuyuna 1909 yılında kaynağı muhafaza edecek kapalı bir yer ve yanına karakol yapılması kararlaştırılır. 

Uzun yıllar boyunca bu şekilde çalıştırılan Maden suyu kaynağı üzerine modern yapıların yapılabilmesi için 1920 yılını beklemek gerekir.

 Bu yılda İstanbul Belediyesi’nden mühendis Selahattin Bey buraya yapılacak binaların planlarını yapmak için görevlendirilir.

       Yıllarca Maarif tarafından işletilen Karahisar Maden suyu gelirleri, Sultan Abdülhamit’in ilgilenmesiyle 1905 yılı başlarından itibaren Hamidiye Etfal Hastanesi’ne bırakılmıştır. Sultan Abdülhamid’in tahttan uzaklaştırılması ile birlikte Hastane’nin etkisi de azalmış ve kaynağın işletmesinin yeniden Karahisar-ı Sahip Maarif Müdürlüğü’ne verilmesi için girişimler başlamıştır

. Bu arada Hamidiye Etfal Hastanesi’ni ismi de değişmiş Şişli Etfal veya Osmanlı Etfal Hastanesi olarak anılır olmuştur. 1913 yılında Karahisar’ı Sahip vilayetince yazılan bir yazıda “Karahisar mekatib-i ibtidaiyesine ait iken Hamidiye Etfal Hastahanesi Sertabibi İbrahim Paşa tarafından zabtedi len maden suyunun, maarif-i mahalliye namına istirdadıyla müzayedeye konulması’’ istenmektedir.

       İlerleyen günlerde Şişli Etfal Hastanesi’nin idaresininİstanbul Şehremaneti’ne (Belediye) devredilmesi sebebiyle madensuyunda çalışan bekçi, görevli gibi çalışanların maaşlarının ne şekilde ödeneceğinin belirsizliği nedeniyle idareye görüş sorulur.

 1912 ve 1913 yıllarında Maarif Nezareti tarafından değişik yazılarla Karahisar Maden Suyu’nun eskiden olduğu gibi il genelindeki mekteplerin masraflarını karşılamak amacıyla tekrar Maarife bırakılması isteği dile getirilir. Uzun süre bu isteklere cevap vermeyen Afyonkarahisar’ın bağlı olduğu Hüdavendigar Vilayeti (Bursa) Valisi Azmi Ömer Bey sonunda bir rapor hazırlayarak Karahisar Maden Suyu’nun Şura-yı Devlet kararıyla Şişli Etfal Hastanesi’ne bırakıldığını ve yeniden Maarif ’e tahsis edilmesinin mümkün olmayacağını belirtir.

        Bu karara rağmen Maarif ’in isteği devam eder. Hatta Meclis-i Mebusan’daki Afyonkarahisar Milletvekilleri de bu konuda talepte bulunurlar, fakat talepleri reddedilir. Baskının artması sonucu Dâhiliye Vekâleti yeni bir karar verir. Bu kararla Maden suyu gelirleri “Mahalli masraflar’ için harcanmak şartı ile İdare-i Hususiye’ye (Özel İdare) bırakılır. Bu yıllarda Maden Suyu koyu kahverengi renkli, kiloluk şişelere doldurulmakta ve ağızları porselen kapaklarla kapatılarak piyasaya sunulmaktadır. 24 şişe alan tahta kasalar at arabaları ile Afyonkarahisar’a getirilerek Uzunçarşı’daki Akosman Mağazası’nda şişesi 100 para ve kasası 60 kuruş olarak halka satılmaktadır.

  Maden Suyu, Afyonkarahisar İdare-i Hususi (İl Özel İdaresi) uhdesinde olduğu 1913–1926 yılları arasında bazı kişilere kiralanmıştır.

 1920 yılında 5 yıl süreyle kiralanması için yapılan ihaleye katılanlardan birisi de eski adıyla Hilali Ahmer Cemiyeti yani Kızılay’dır.

 Millî Mücadele sonrası Ali Rıza adlı emekli bir subay ve sonrasında Hüseyin Mollaoğlu, maden suyu kaynağını işleten kişilerden bazılarıdır. Karahisar Maden Suyu için asıl dönüm noktasını, imtiyazının 17 Ekim1926 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile 60 yıllığına Kızılay’a devredilmesi oluşturur. 

İlk etapta 1928 yılında Alman Mühendis Fritz Schmied yapılacak yeni tesislerin plan ve projelerini çizer. Bu tarihten sonra su kaynağının işletilmesinde daha profesyonel bir anlayış hâkim olmuş, yeni yatırım ve reklam çalışmalarıyla hem üretimin artması sağlanmış hem de yurt çapında satış ve dağıtımı sağlanmıştır. 

       25 Eylül 1929 tarihinde dönemin Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili (Sağlık Bakanı) Refik Bey (Saydam) Gazlıgöl’ü özellikle ziyaret ederek burada yapılacak çalışmalar hakkında bilgi alır.

       İlerleyen yıllarda bir sohbet sırasında suyun özelliklerinden bahsederek kendisinin 12 yıldır bu suyu içerek sıhhat bulduğunu anlatır.

        Böbrek rahatsızlığı olan Atatürk, Cumhuriyetin ilk yıllarında kendisine gönderilen bu sudan içerek şifa bulmuş ve 1934 yılında İran Şahı ile birlikte ilimizi ziyaretinde Eskişehir istikametinden trenle Afyonkarahisar’a gelirken Gazlıgöl İstasyonu’nda bir müddet mola vererek ve kendisine ikram edilen Maden suyunu içmiştir.

       1932 yılında Dr. Refik Saydam’ın Sağlık Bakanlığı sırasında Madensuyu ile ilgili çalışmalar yapması için yurtdışında bu konularda uzman olan Su Kaynakları Mühendisi Arnold Scherrer adlı kişi davet edilmiştir. 

Bu kişi yaptığı çalışmalarla 3 kaynaktan çıkan ve muhafazaları bozuk olan suları bir yerde toplamış ve ayrıca yapılması gerekenlerle ilgili bir rapor hazırlamıştır.

 Sağlık Bakanlığı’na verilen ve bunun yanı sıra 1933 yılında Almanya’da İnternationalen Mineralioguellen Zeitung adlı gazetede de yayınlanan bu rapordaki ifadelere göre,

- Türkiye Avrupa’nın bildiğinden çok daha zengin ve çeşitli maden sularına sahiptir.

- Bu kaynak daha itinalı bir şekilde değerlendirilmelidir.

       1935 yılında Karahisar Maden Suyu’nun İstanbul Eminönü’ndeki satış büfesinde ayda 37.000 şişe civarında bir satış rakamı vardır. Şişelerin litrelik olduğu dikkate alınırsa satış rakamının ne derece büyük olduğu anlaşılabilir. Takib eden yıllarda da İstanbul’un muhtelif yerlerinde sadece Karahisar Maden Suyu’nun satıldığı büfeler açılmıştır. (CumhuriyetGazetesi 02.06.1936)

       1941 yılında Fransa Paris’te basılan bir kitapta Karahisar Maden Suyu’nun Avrupa’nın en önemli maden suyu olan Vichy ile karşılaştırması yapılmış ve Karahisar Maden Suyu’nun daha üstün vasıfta olduğu burada da belirtilmiştir.

       1951 yılında Fransa’dan ithal edilen yeni su şişeleme makinelerinin montajı sebebi ile üretim bir süre durur. Yalnız hastaların ihtiyacı için stoklardan bir kısmı sadece eczanelerde satışa sunulur.

 Yeni gelen makinenin devreye girmesi ile daha önce yıllık 1 milyon şişe olan üretim 6 milyon âdete çıkarılacak ve ihtiyaç olursa daha da artırılacaktır. O yıllarda diğer Avrupa ülkelerine ihracat yapılırken Mısır, Filistin, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan ve Kıbrıs’ın madensuyu talebi üretim yetersizliği sebebiyle karşılanamamaktadır. Yeni makine ile bu istekler karşılanmaya başlanır. Daha önce elle yapılan doldurma ve temizleme işlemleri nedeniyle halktan da şikâyetler gelmektedir. Yeni makine ile hem bu işlemler otomatik yapılmaya başlanır hem de şikâyetlerin önüne geçilmiş olur.

 Bunların yanı sıra kasalama işlemleri de tamamen otomatik hale getirilmiştir.

       O yıllarda diğer bir sıkıntı da şişe fiyatlarının yüksekliğidir. Paşabahçe Cam Fabrikası’nda 40–45 kuruşa imal edilen şişelerin eğer gümrük muafiyeti sağlanırsa 7–8 kuruşa getirilebileceği gündeme gelir. Bunlara rağmen İstanbul Paşabahçe Şişe Cam Fabrikaları’ndan şişe alımına devam edilir. Esasen 1920 ve 1930’lu yıllarda Türkiye’de şişe sanayi gelişmediğinden fabrika şişe ihtiyacını Avrupa ülkelerinde bulunan Ehrenstein-Toledo, Glasfabrik Fischman Schöne AG. Gibi fabrikalardan temin etmiştir. Yine bu yıllarda özellikle şişelerin geri dönüşümünün sağlanması için birçok kez Kızılay tarafından çeşitli basın duyuruları yapılır. 

       1960’lı yıllarda Türkeli Gazetesi sahibi Doktor M. Saadettin Aygen gazetedeki köşe yazılarında Maden Suyu Fabrikası yanına bir de şişe fabrikası kurulmasının üzerinde sıkça durmuşsa da bu konuda bir sonuç alınamamıştır.

       1950’li yıllarda Karahisar Maden Suyu özellikle Ortadoğu’da Arap ülkelerinde tanınmaya başlar. Suriye, Ürdün, Lübnan ve Mısır hükümet temsilcileri Ankara’da yaptıkları çalışmalarla madensuyunun ülkelerine ihraç edilmesi için gayret gösterirler ve başarılı olurlar. Fakat bu seferde yeni bir sıkıntı ortaya çıkar. Madensuyu ihraç edilen ülkelerin artması ile birlikte fabrika nerdeyse tamamen ihracata çalışmakta, iç piyasaya mal verilememektedir. Maden Suyu neredeyse karaborsaya düşer. Eczaneler de ilaç gibi satılmaya başlanır. 

Aylık 500–600 bin şişe civarında olan üretim, talebi karşılayamamaktadır. Yeri gelir sadece kapak sıkıntısı yüzünden üretime ara verilir. 

Gazeteler günlerce İngiltere’den ithal edilecek olan kapakların satın alındığını, yüklendiğini, yola çıktığını, gelmek üzere olduğunu haber yaparlar. (Mayıs 1956 tarihli gazeteler)

       Karahisar Maden Suyu’nun bayilik sisteminde karşılaştığımız dikkat çekici bir yönde özellikle İstanbul’da dağıtımını yapan başbayinin Afyonkarahisarlı olmasıdır. 

1950’li yıllardan itibaren Maden Suyu’nun İstanbul başbayiğiliğini Afyonkarahisarlı Sarısoy, Helvacıoğlu ve Özpınar aileleri yapmaktadır. Eskişehir bayisi yine Afyonkarahisarlı bir aile olan Alpata’lardır. Maden Suyu kaynağının bulunduğu alan tesisleşmenin başladığı yıllardan itibaren ağaçlandırılmaya başlanmış ilk yıllarda teneke barakalarda kalan işçiler için 1940’lı yıllarda bu ağaçlık sahanın içine lojmanlar yaptırılmıştır.

 Bu lojmanlar 2000’li yıllara kadar kullanılmış, ulaşım imkânlarının artması ile birlikte personel lojmanları bırakarak fabrikaya şehirden gidip gelmeye başlamıştır. Uzun yıllar atıl kalan bu lojmanlar 2010 yılı içerisinde yıktırılmıştır. Fabrika işçileri için 1994 yılında bir cami inşa edilmiştir. Özellikle 1946’dan 1964 yılına kadar burada çalışan ve tesisi ilk modern binalarına kavuşturan, yeni kaynaklar bulan Yüksek Su Mühendisi Memduh Ölçer’in bu çalışmalarını takdir etmek gerekir. Ölçer bu çalışmalarının yanısıra gerek Maden Suyu işletmesinde gerekse Gazlıgöl Kaplıcaları’nda yapılması gerekenleri rapor haline getirmiş ve kitap olarak bastırmıştır.

        Yörede yaşayanların hafızalarında kalan bir olay da tesislerin ortasından geçen derenin 1958 yılı temmuz ayında aşırı yağış sebebiyle dere taşması ve Maden Suyu bekçisinin eşi Azize Hanım ve 4 yaşındaki çocuğunun sele kapılarak boğulmasıdır.

        Bu dere yatağının ıslah edilmesi için 1977 yılında ihaleye çıkılmış olsa da aradan geçen bunca yılda sadece Maden suyu içinden geçen kısmı ıslah edilmiştir. Gazlıgöl’ün önünden geçen kısmın ise ıslah çalışmaları devam etmektedir.

        Maden Suyu’ndan bahsetmişken bir kişiyi anmakta yarar var. 

Dr. Turgut Aktan (namı diğer Deli Turgut) 1946 yılından itibaren 35 yıl boyunca bu işletmenin doktorluğunu yapmış ve tesiste çalışanların yanı sıra civar köylerde yaşayan insanların da tedavilerini yapmasından dolayı tanınan bir kişi olmuştur. 

Bu çalışmasının karşılığında da Kızılay Onursal Üyeliği ve Altın Madalya ile ödüllendirilmiştir.

       Zaman zaman devlet adamlarının da ziyaret ettiği Karahisar Madensuyu Fabrikası’na 1965 yılında Başbakan Suat Hayri Ürgüplü, 1972 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Başbakan Ferit Melen ve son olarak 1984 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal ziyarette bulunmuştur.

       1980’li yılların başında Maden Suyu işletmesinin bulunduğu arazinin bir kısmında özel sektöre “yap-işlet-devret’’ modeli ile kaynak suyu üretim tesisleri kurma izni verilmiştir.

 Açılışı 1984’te Başbakan Turgut Özal tarafından yapılan bu tesisler ilk yıllarda istikrarlı bir şekilde çalıştırılmış olmasına rağmen ilerleyen yıllarda bu istikrar bozulmuş uzun süre kapalı kalmıştır. 

       2000’li yılların başında Kızılay’a devredilen tesislerde tekrar üretime başlanmış ve günümüzde büyüme çalışmaları sürmektedir.

        1950’li yıllarda yıllık ortalama 5 milyon şişe üretime sahip olan Karahisar Maden Suyu günümüzde yıllık 600 milyon şişe üretim kapasitesiyle dünyanın önde gelen su işletmelerinden biri. Eskiden litrelik şişelerde soda ve maden suyu olarak satışa sunulurken bugün meyve aromalı çeşitlerle hem cam şişelerde hem de pet şişe olarak satışa sunuluyor.

       Günümüzde büyük işletmelerin kuruldukları bölgeye sosyal alanda da yatırım yapması bir gelenektir.

 Geçtiğimiz yüzyılın sonlarından itibaren ve imtiyaz hakkı başka kurumlara devredildiği yıllarda bile bu işletmenin gelirlerinin yine ilimizin eğitim alanındaki kurumlarına harcanması gündeme gelmişken günümüzde böyle bir talebin olmaması dikkat çekicidir. 

Bunda tesisi işleten Türk Kızılayı’nın toplum yararına çalışan kurum olmasının payı vardır sanıyorum

 Fakat 1926’dan bu yana tesisleri işleten Kızılay’ın (geçtiğimiz yıl yapılan ve henüz açılmayan İhsaniye kızılay Hastanesi’ni saymazsak) bunca yıldır şehre ve kaynaklarını kullandığı bölgeye herhangi bir sosyal-kültürel yatırım yapmaması büyük bir eksikliktir. 

Yine yıllardır ilimiz vergi rekortmenleri sıralamasında en başta gelen Kızılay Madensuyu İşletmesi’nin 2013 yılından itibaren vergilerini Ankara merkezli olarak ödeyeceğinin gündeme gelmesi de ilimiz kamuoyunda tepki çeken konulardan birisi. Bilindiği üzere illerden toplanan vergilerin belli bir kısmı o ile yatırım olarak aktarılmaktadır.

       Geçtiğimiz yıllarda tartışma konusu olan olan bir diğer meselede kuruluşundan itibaren “Karahisar Maden Suyu” olarak bilinen işletmenin önce “Kızılay Maden Suyu’’na dönüşmesi sonra şişelerdeki Afyonkarahisar yazısını görünmeyecek derecede küçültmesidir. 

İlimiz kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Türkiye ve dünyanın dörtbir tarafına gönderilen şişelere: “Afyonkarahisar’’ yazısı tekrar konulmuştur. Esasen 1960’lı yıllara kadar “Karahisar Maden Suyu” olarak anılırken isim değişikliğine neden ihtiyaç duyulduğu ve o dönemde neden tepki gösterilmediği ayrı bir merak konusudur.

       Yeni üretim hatları ile her yıl kapasitesi artırılan MadenSuyu’nda yapılması gerekenlere gelince; çevresindeki ağaçlık alanla göz dolduran işletme sahasına insanlarımızın hem termal tedaviden yararlanabilecekleri hem de maden suyundan istifade edebilecekleri tesisler, oteller yapılabilir. Maden suyu İşletmesi’nin hemen yanı başında yeralan Gazlıgöl Kaplıcaları’na gelen binlerce kişinin buradan da faydalanmasının sağlanması hem Kızılay’ın gelirlerini artıracak hem de reklamını yapacaktır. Bunların yanı sıra Afyonkarahisar’a da büyük katkı sağlayacaktır. 

Yine Kızılay’ın başka şehirlerde çok farklı alanlarda (Tıp Merkezleri, Çadır Üretimi, Dinlenme Tesisleri, Otel, Huzurevi) işletmeleri bulunmasına karşılık en büyük gelir kaynağı olan Maden Suyu Tesisleri’nin bulunduğu Afyonkarahisar’a da bu tarz bir yatırım yapması gerekmektedir. 

Afyonkarahisar’ın Osmanlı’dan bugüne devam eden tek sanayi işletmesi olan tesisin tarihi seyrini gösterecek bir müze kurulduğu takdirde kısa zamanda bölgeye termal tatil için gelen binlerce kişinin ziyaret edebileceği alternatif mekânlar arasına girecektir. 

Çocukluğu fabrika çevresindeki köylerde geçmiş birisi olarak bizim için Maden Suyu demek o çevrede açıkta akan çeşmelerden su içmek, şişelere doldurup evimize götürmekti. 

Açıkta akan diyorum zira 1980’li yılların ortalarına kadar halkın faydalanması için fabrika civarında açıkta akan birkaç çeşmenin yanı sıra Gazlıgöl Tren İstasyonu’nda ve merkezinde de Maden suyu akan çeşmeler vardı. Sonrası ne mi? Onlarda tarih oldu.