Mahmut ÖZER


Ya HALİFELİK olsaydı?

Ya HALİFELİK olsaydı?


 

Bugün BOSNA’dan DOĞU TÜRKİSTANA’a, ARAKAN’dan  FİLİSTİN’e kadar yeryüzünde yaşayan tüm Müslümanların DEVLET ELİ ile korunması gereken CANI, MALI, NAMUSU, AKLI ve İMANI eğer korunamıyor ve zafiyet içinde ZULÜM görüyorsa bu düşmanlarının gücünden değil inananların BİRLİĞİNİN bozulmasındandır.

Şimdi gelelim yazımızın başlığı ile ilgili konuya.

Kelime anlamı SONRADAN GELEN veya YERİNE GELEN olan bu terimin önce kısa tarihi ile ilgili birkaç kelam edelim.

Medine’de kurulan İSLAM DEVLETİ başında Hz. Peygamber (s.a.v.) varken tüm ÜMMETİN BİRLİĞİ, DİRLİĞİ ve KORUNMASINI sağladı.

632’de vefat eden Hz. MUHAMMED’in (s.a.v) yerine geçen Hz. Ebu BEKİR ile başlayan, 661’de Hz. Ali’nin ŞEHİT edilmesi ile yerine geçen Muaviye’den sonra saltanata dönüşen İslam dünyasının en BÜYÜK MAKAMI.

Bu makam öyle büyük ki kutsal kitapta “TOPTAN ALLAHIN İPİNE SARILIN VE AYRILMAYIN” (Al i imran 103) ikazı ve uyarısı olmasına rağmen sırf makamı elde etme hırsı yüzünden ilk ve en büyük AYRILMAYA sebep oldu.

Sonraki süreci hızlı ve kısa şekilde hatırlayalım.

680 Muaviye’nin ölümü ile oğlu Yezid halife oldu.

Arap kavmiyetçiliği yapan Emevî halifeliği, TÜRK asıllı olduğu bilinen EBU MÜSLİM HORASANİ’nin de büyük etkisi ile 750’de ZAB muharebesi ile ABBASİLER tarafından yıkıldı. 

Ebu’l Abbas Seffah ile başlayan Abbasi halifeliği ordusunda önemli yetkileri olan TÜRK ve İran kökenli askerlerle büyük başarılar elde etti. En geniş topraklara halife HARUN REŞİT döneminde ulaşıldı.

Harun Reşit’in TÜRK kökenli eşinden olma oğlu MUTASIM döneminde Bizans imparatoru Theofilos’u Azin savaşında yendi ve Anadolu’unun içlerine bugünkü İznik şehrine kadar geldi.

Halife Mutasım’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Vasık yönetiminde askeri konularda TÜRKLERE daha fazla yetki verdi ancak onun ölümü ile Abbasî halifeliği de dağılma sürecine girdi.

İlhanlı devletinin başı Cengiz Han’ın oğlu Hülagü 1258’de Bağdat’ı işgal ederek orda bulunan halife ve ailesinin çoğunu öldürdü. Mısıra kaçarak sağ kurtulan Halife Zahir’in oğlu Ahmet, Memlüklü sultanı bir Kıpçak TÜRKÜ olan BAYBARS’ın himayesine sığındı ve sadece DİNİ YETİKLERLE Memlüklü devletinde hüküm sürdü.

Yine bir TÜRK olan Osmanlı padişahı YAVUZ SULTAN SELİM’in 1517’de Mısırı fethederek Abbasi halifeliğine son verdi ve hilafet TÜRK hanedanlığına geçti.

1517’den 1. Dünya savaşından sonra 24 Temmuz 1923’de yapılan Lozan antlaşmasının İNGİLİZ parlamentosunda onaylanma ŞARTI olarak 3 Mart 1924’de kaldırılana kadar HİLAFET TÜRKLERDE KALDI. Bundan 4 ay sonra 16 Temmuz 1924 LOZAN antlaşması İngilizler tarafından onaylandı.

Oysa Taha Akyol’un “Ama hangi Atatürk kitabında” geçen, 1 Mayıs 1923 günü 1.Mecliste “Efendiler… Meclisi Alinizi teşkil eden zevat yalnız TÜRK değildir, yalnız ÇERKES değildir, yalnız KÜRT değildir, yalnız LAZ değildir. Fakat hepsinden mürekkep ANASIRI İSLAMİYEDİR’’ diyen Mustafa Kemal bu durumu kendi ağzından meclis konuşmasında tescillemişti.

Hilafetin kaldırılması sadece Anadolu Müslümanlarının değil tüm dünya Müslümanlarının birliğinin ve beraberliğinin BAĞINI KOPARTTI.

Bu birliğin bağının kopması ile yıkılına OSMANLI devletinin topraklarında. 22’si Arap olmak üzere toplam 45 devletçik kurulması ile sonuçlandı.

Gelelim Avrupa tarihinde onların birlik ve beraberlik içinde hareket etme sürecine.

1071’de Selçuklu TÜRKLERİNİN Anadolu, Suriye ve Filistin’i ele geçirmeleri üzerine I. Aleksios papadan yardım istemişti.

Nasıl ki İstenen bu yardım üzerine 1095 yılında PAPA II. URBAN, CLERMONT KONSULÜNÜ toplayarak İNANÇ BAĞINI kullanıp dönemin tüm Hristiyan ülkelerini bir araya getirdi. İşte sonra da başta ANTAKYA ve URFA olmak üzere KUDUS dahil tüm Ortadoğu’yu işgal etti.

İçinde başta ANTAKYA ve URFA olmak üzere KUDUS dahil tüm Ortadoğu’yu işgal etti. 

Şimdi gelelim günümüze.

Geçmiş bize gelecek ile ilgili çözümler üretebilir.

Özelde FİLİSTİN/GAZZE genelde tüm İslam aleminin yaşadığı zulümlerin kalkması için bize de böyle bir BAĞ lazım işte o bağda HİLAFETTİR.

Bugün tüm dünya Müslümanlarının gördüğü ZULÜMÜN sebebi onların BİRLİĞİNİN ve DİRLİĞİNİN olmamasıdır.

Bu BİRLİĞİN gereği ise bir kitabın yapraklarını birbirine bağlayan ŞİRAZESİ gibi olan HİLAFETİN olmasıdır.

Bu işte ilk adım olarak Clermont konsülü benzeri bir HİCAZ BİRLİĞİ toplanmalı ve HİLAL SEFERLERİ düzenlenmelidir.

Aksi halde zalimden iyi niyet ve merhamet umarak bu zulüm bitmez.

Bugün Gazze’de yaşanan katliam durması da beklenemez.

Zira Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN’ın sözü ile İTRAİL LAFTAN DEĞİL GÜÇTEN anlar.

Son söz: Bugün Filistin YETİMDİR çünkü HALİFESİ yoktur.